Reklam

ÖYKÜ/Talha Karaboğa yazdı... Utancın rengi

ÖYKÜ/Talha Karaboğa yazdı... Utancın rengi
05 Ocak 2021 - 14:49
Talha Karaboğa

Merve sabahın ilk ışıkları ile gözlerini zorla açtı. Başı hâlâ dönüyor gibiydi. Yatağın yan tarafına baktı. Yorgan dağılmış yatak boştu. Belli ki veda etmeden gitmişti. Gece sarhoş olana kadar içmişler,maziyi anıp sonra sevişmişlerdi. Gözleri bir an yanar gibi oldu. Gözlerini kırpıştırdı. Birden yatağa bir damla düştü. Ama o da ne? Kapkara bir leke oluşturmuştu nevresim üzerinde. Sanki.. Sanki divitten damlayan mürekkep misali. Sonra o damlaların devamı geldi. 2, 3, 4.. Yataktan kalktı ve komidinin üstünde duran aynaya baktı. Gördüğüne inanamadı. Resmen akıttığı gözyaşları simsiyahtı. Acaba makyajdan mı diye düşündü. Tuvalete gidip makyajını güzelce temizledi. Aynaya yeniden baktı. Geçmişti. “Belli ki alkolün tesiri daha geçmedi” diye düşündü. Rahatlamak için banyo yapmaya karar verdi ve üstünü çıkarıp küvete girdi. Ve akan suya teslim etti kendini. Su her zaman rahatlatırdı onu. Arındırıcı bir etkisi vardı onun için. Dertten, kederden, günahtan... Bir an için gözlerini açtı ve geri çekildi korkuyla. Kara gözyaşları hâlâ akmakta ve suya karışmaktaydı. Hem basit bir siyah değildi de bu. Zehir rengi, katran rengi gibi bir siyah. Küvetten çıktı ve yüzünü yine yıkayıp aynaya baktı. “Neden oluyor bunlar?” diye düşündü. Aslında biliyordu ama yüzleşmek zordu. Üstünü giyinip salona doğru geçti. İçtiği şarap şişesi ile 2 kadeh hâlâ masanın üstündeydi. Gardıroptaki fotoğrafı eline aldı. Kocası Bülent ile çekilen fotoğraflardan birini aldı ve eliyle okşadı. Bu çekilen son mutlu fotoğraflarıydı. Sonra ne huzur kalmıştı evde ne bişey. Her gün kavga oluyordu. Ama yine de böyle bir şeyi haketmiş miydi o? Bülent’i seviyordu, hep de sevecekti. Tamam mutsuzdu ama böyle bir şeyi hak eden biri asla değildi. Mutfağa gidip kahve koydu kendine. Hiç kahvaltı edesi yoktu. Dün gece geldi yeniden aklına. Eski dostu Metin ile barda karşılaşmış, sohbet muhabbet ederken evine gelmşlerdi. Sonrası malum işte... Bülent de iş seyahatindeydi. Nasıl yapmıştı böyle bir şeyi eşine? Kalbi cız etti ve gözünden siyah Yaş kahvesinin içine düştü. Ne yapacağını bilmiyordu. Bülent’in yüzüne nasıl bakardı? Yüzünü sildi. Tamam evet eskisi kadar iyi olmayabilirdi arası ama bunu yapması şart mıydı? Nasıl bakardı yüzüne? Bu acıya vicdan azabına nasıl dayanırdı? Ani bir karar verdi Merve. Son verecekti yaşantısına. Evet! Belki de böyle kurtulurdu içindeki bu acıdan. Hem de akıttığı o siyah gözyaşından. Yatak odasına geçti. Bir sandalye buldu. Lambaya ipi bağlayıp düğüm yaptı. Düğümden başını geçirdi. Sandalyeye ayağı ile vurdu. Sandalye yere düştü. Merve bir çırpındı iki çırpındı... Sonra hareketsiz kaldı. Bedeni yukarıda sallanırken halıya iki damla gözyaşı düştü. Beyaz gözyaşı..