Reklam

ÖYKÜ/Naran Baş yazdı... Ağıt

ÖYKÜ/Naran Baş yazdı... Ağıt
16 Nisan 2021 - 15:57
Naran Baş
Mevsim sonbahardı. Çamlıhemşin Fırtına Vadisi’nde köy evlerinin bacasından dumanlar tütüyordu. Kar, toprağı, ağaçları örtmüş; toprakla ağaçla birlikte dinleniyordu. Alçaklara ince bir sis çökmüştü. Akşamın alacası karı koyultuyor, ayaz tel tel sürüklüyordu. Sonbahar kışa teslim oluyordu.
Rukiye Hanım, oğluyla sobanın başında oturuyordu. Elinde, beş şişle ördüğü çorabı büyütüyordu. Oğlunun elindeyse tulum vardı.  Cezaevinden çıkıp evine döndüğünden beri başucundaydı. Tulumu kıt nefesiyle doldurmaya çalışıyordu.
Sobada incecik çıtırtılarla yanıyordu meşe odunu.
Rukiye Hanım çorabı büyütmeyi bırakıp oğluna baktı. Çay ister miydi, bir kahve mi koysaydı ocağa? Sorsa, yorulma anne, derdi.
“Belliydi karın çok olacağı,” dedi Rukiye Hanım. Yusuf ses çıkarmadı. Tulumundaydı gözü. Oğluna kanadı kırılmış bir kuşa bakar gibi bakıyordu.
“Bırakma elindekini Yusuf,” dedi, “hiçbir şeyi kalmadı. Bir güzel tamir ettin. Eskiden de ne güzel çalardın.”
Yusuf suskundu.
“Yine çalsana oğul.”
Yusuf parmaklarını tulumun analık evine yerleştirdi. Nefesine ses veriyordu tulum. Sesi, ağıttı. Kaybedilen bir şeyleri anlatıyordu annesine.
Yusuf, F tipinde 10 yıl kalmış, ölüm orucuna katılmış, veremi kapıya dayanmıştı. Doktor hapishaneden bırakılması için rapor vermişti. Tulumunu onarıyordu ne zamandır.
Rukiye Hanım örgüsünü mindere bıraktı. Beş şişi yumağa sapladı. İçinden bir şeylerin koptuğunu, kalp atışlarının hızlandığını, nefesinin zorlandığını hissediyordu. Ayağa kalktı. Geçmişe dönmeyi istedi bir an. Geçmiş hoşnutluklardan ibaret olduğu için, Yusuf’un mutluluğunu oradan alıp geri getirmek ve ona vermek için elinden ne gelirse yapmaya hazırdı.
Pencereye yanaştı, kar artmıştı. Meşe odunun çıtırtısı duyulmuyordu artık. Ağıtla dolmuştu oda. Ezgi buruktu. Yusuf çalmağa başladığı andan beri.
Ezginin burkulduğu yerde “Benim için üzülme,” diyordu Yusuf. Gittikçe zayıflayan sesiyle teselli ediyordu annesini.
Sarılmak için döndü Rukiye Hanım, ama nedense hiç kıpırdamadı oğlu. 

*Naran Baş, Ağıt öyküsünü Özcan Alper'in Sonbahar filminden yola çıkarak yazdı.