Reklam

Zeynep Öztekin Yıldırım yazdı... Maskeli

Zeynep Öztekin Yıldırım yazdı... Maskeli
11 Mayıs 2022 - 13:36

Zeynep Öztekin Yıldırım

Haftasonları, Çankaya’da oturanlar ayda bir Kebap 49’a ailecek yemeğe giderler. Tunalı Hilmi Caddesindeki şube Bülten sokakta bulunur. Küçükesat’takibütün sokaklar gibi bu sokak da b harfi ile başlar. Diğerleri neler mi? Bilir, Billur, Bağlayan, Bardacık, Başak, Beyazgül böyle sürer gider. Kimin aklına gelmiş, neden b harfi demiş, bilinmez. Araştırmaya
değer doğrusu. Bülten Sokak denince zihnimde küçük bir Esat haritası belirir ve bir noktasında Kebap 49 yerini alır. Son günlerde Kebap 49 epey kalabalık. Çünkü ikinci kata kocaman bir akvaryum koymuşlar ve bütün çocuklar balıkları seyrederek kıymalı pidelerini yemeye bayılıyorlar. Kebapçı artan rekabet, insanların hızlı yemeğe kaymaları ile kendince bu çözümü bulmuş. Salonu ikiye bölen akvaryum hem duvar görevi görüyor hem de seyirlik bir eşya oluyor. İçi rengârenk balıklarla doldurulmuş, sarılar, maviler, turuncular birbiriyle yarışıyor. Balıklardan başka kabarcıklar çıkaran filtre, sürekli dönüp duran bir tekerlek ve dibinde kum ile süsler göze çarpıyor. Süsler okyanusta bulunacak cinsten mercanlar, yosunlar, deniz bitkilerinin başarılı kopyaları. Balık sürüsü önce sola sonra sağa gidip gelirkenhareketli bir gökkuşağını andırıyor. Balıklardan bir tanesi gruba uymuyor, burnunu
cama dayayıp gözlerini kocaman açmış dışarıya bakıyor. Birini bekler gibi, buhaliyle bir köpeğe benziyor. Canlı sarı derisinin sadece göz çevresinde sanki maske takmış gibi siyah bir kısım var. Öğle saatleriydi, güneş ışınları her yeri eşit sıcaklıkta ısıtıyor, parlaklığından
gözünüzü açamıyordunuz. Her cumartesi yemeğe gelen Aksu ailesi ikinci kata çıkıp akvaryumun yanına yerleştiler. Berk’in geldiğini gören sarı renkli balık ona doğru dönüp dudaklarını ileri geri uzatmaya başladı. Onu gören Berk de dudakları ile cevap verdi. Maskeli ile haftalardır rutinleri olmuştu. Evet, Berk ona Maskeli adını vermişti.
-Akvaryuma bir türlü alışamadı.
-Bu daracık, yapay şeye nasıl alışılır ki?
-Tamam biraz dar ama en azından
düzenli yem atıyorlar. Karnımızı doyurma derdimiz olmuyor.
Grup liderinin gözüne girmeye çalışan bir turuncu balık ona destek çıkarak:
-Evet, her an büyük balıklar tarafından yenilme korkumuz da yok.
-Neden haftanın en kalabalık olduğu günler cama yapışıyor?
-O tombul çocuğu bekliyor.
Gülüşerek volta atmaya devam ettiler. Kimisi ise dinlenmek üzere sahte yosunların altına saklandı. Maskeli, Berk gidinceye kadar camın kenarından ayrılmadı.
-Anne, sence balıklar burada mutlu mudur?
-Mutludurlar herhalde yavrum. Baksana neşe içinde hareket ediyorlar.
-Ama Maskeli hiç kıpırdamıyor.
-O farklı bir balık olabilir. Her sürüde bir tane aykırı çıkar.
Berkler gidince Maskeli de grubun voltasına katılmış bir oraya bir buraya gidiyor bir yandan da okyanusu düşünüyordu. Onun mutlak sessizliği, sonsuz görünen maviliği sonra yalnız
kalmak istediğinde altına saklandığı kayası, gün ışığı ve gecenin karanlığı, dolunayın ışık seli, ne çok şey vardı özlediği. Burada ise ne gündüzü ne geceyi ayırt edebiliyordu, karanlık çökünce yukarılardan bir yerden güçlü bir beyaz ışık seriliyordu üstlerine. Sonra bu uğultular, uğultular hiç bitmiyordu. Okyanusta yağmur yağınca su biraz ılınır, soğuk su akıntısının yoğun olduğu günler ise buz gibi olurdu, burada ise ısı hep sabitti. Arkadaşları nasıl mutlu oluyorlardı acaba bu saydam kutunun içinde?
Maskeli akvaryumunda bu düşüncelere dalmışken Berk de kendini düşündü. Neden bu kadar farklıydı? Neden insanların gözlerine bakamıyor, sesler onu bu kadar rahatsız ediyordu? Neden arkadaşları onu görmezden geliyor, o sınıfa girince herkes susuyordu? Maskeli ile birlikte suyun içinde yaşayamaz mıydı acaba? Yine bir cumartesi ve işte Aksu ailesi kapıda belirmişti. Baba boyasız ayakkabıları, ütüsüz ceketi ile bir görevi yerine
getirmenin bedbinliği omuzlarına çökmüş önden yolu açıyor, onun peşi sıra Berk’in küçük kardeşini çekiştirerek İnci hanım geliyordu. Annesi her zamanki gibi çok şık, lacivert eteğinin üstüne kırmızı bir triko giymiş, boynuna kırmızı beyaz puantiyelibir fular bağlamıştı. Berk, “Annem ile babam nasıl bu kadar farklılar?” diye düşünerek onları takip ediyordu. Akvaryumun yanına oturduklarında Berk dudaklarını yapıştırıp onu oyuna davet ederek, Maskeli’nin sevdiği hareketi yapmaya başladı. Bir süre sonra Maskeli süs bitkilerinin
altından göründü. O da başladı dudaklarını ileri geri oynatmaya. Bu arada kıymalılar da gelmiş mis gibi pide kokusu etrafa yayılmıştı. Yediler, içtiler, biraz Berk’in okuldaki durumundan bahsettiler, biraz küçük kardeşi hangi kreşe göndereceklerini konuştular. Havaların bu sene hâlâ sıcak gitmesi hoşlarını gitmişti, falan filan. Babası hesabı ödemiş tam kalkarlarken Berk çantasından içi su dolu bir kap çıkarıp masanın üstüne koydu. Sandalyenin üstüne tırmanıp akvaryumun kapağını açtı ve Maskeli’yi kapıverdi. Etrafta
hiç garson yoktu, müşteriler de oralı olmadılar. Hayatlarında bir sorun daha istemiyorlardı besbelli. Çocuğun babası oradaydı nasıl olsa.
-Oğlum ne yapıyorsun?
-Hayatını kurtarıyorum anne.
-Nasıl olacakmış bu?
-Hemen Eymir Gölü’ne giderek. Çoktan merdivenlerden inmeye başladı. Peşisıra aile üyeleri de koşturdu. Maskeli’ninEymir macerası başlarken Berk de kendini başkalarından farklı hissetmiyordu artık.