Reklam

Ahşap tutkalı

Ahşap tutkalı
09 Kasım 2021 - 14:18
Huban Seda Aras
Köpüklü bardağı musluğun altına tuttum. Kıpırdamadan, kıpırdatmadan. İyice durulansın. Bembeyaz köpükler akıyor. Değişik renklerdeki deterjanlar neden hep beyaz köpük oluşturur? Arkamdan gelen ses irkildim. Bardak elimden kaydı, eviyede daha güçlü bir sesle parçalara ayrıldı. Lanet olsun. Musluğu kapattım, arkama döndüm. İçinde siyah beyaz fotoğrafın durduğu, eski ahşap çerçeve yerdeydi. Parçalara ayrılmıştı. Yaklaştım. Eğilip fotoğrafı aldım. Üzerindeki ufak cam kırıklarını silkeledim. Çerçevenin sağlam kalan parçalarını topladım. Elimdekileri masaya koydum. Duvara baktım, çivi yerinde duruyordu. Etrafı süpürdüm. Küçücük bir cam parçası bu kadar dağılabilir mi? Süpürdüklerimi çöpe koydum. Çerçeveyi atsam mı tamir mi etsem? Birkaç yeri kırıktı ama yapıştırılmayacak gibi de değildi. Hem kırılan bir şeyi yapıştırdığımızda eskisinden daha sağlam olmaz mıydı? Aklıma gelen çağrışımsal özlü sözleri, Japon sanatı fikirlerini, kırık parçalarla birlikte kenara koydum. Malzeme dolabında yapıştırıcı var mıydı? Her rafı tek tek aradım. Yoktu. Almalıydım.
Soluğu yapı markette aldım. Hani şu marka marka, sıra sıra çoğunun ne işe yaradığını bilmediğim malzemelerin olduğu marketlerden. Reyonları geziyorum, bir taraftan da raflarda yapıştırıcı arıyorum. Aklımı çelen çerçevelerin olduğu bölümde uzun süre oyalanmıştım. Birçok model vardı. “Al beni git, ne uğraşıyorsun,” dercesine rengarenk sıralanmışlar. “Bu nasıl?” “Hayır. Olmaz,” diyordu sarı çerçevelerin önünde kadın adama, “Bu renk odasına uygun değil.” Bebek odasının dekorasyonu önemliymiş. Bebeğin huzur içinde uyumasını istiyorlarsa renk seçimini değiştirmeleri gerekirmiş. Kadın bunca şey araştırırken adam neden hiçbir şey araştırmazmış. Her şeyi kadın mı yapmak zorundaymış. Zaten doğuma da az kalmış. Stresi varmış. Rahat hareket edemez olmuşmuş. 
Yüksek oktavdan sallamaya devam ederken kadın, adam uzaklaştı yanından. Hamilelik olayı insanı bu noktaya mı getiriyordu? Başaramadığım için şükretmelimiydim. Benim hayırsız zaten çekmezdi. Ne arıyordum ben? Heh, yapıştırıcı. Uzaklaş kızım çerçevelerden. Kararlı bir şekilde yapıştırıcıların olduğu bölüme yürüdüm. Uhu, hızlı yapıştırıcı, zamk. Neden daha önce gelmedim ki buraya? Tam benim herifin ağzına layık yapıştırıcılar varmış. Sahi nerede o kaç gündür geldiği yok. Kırılan çerçeveyi bile ben tamir edeceksem, neden evliyim ki? Hızlı duvar sabitleyicisi, pleksi yapıştırıcısı, silikon ve ahşap tutkalı. Ne çok marka var. Fiyatları da bir hayli dolgun. En uygununu seçtim. Vazgeçip o renkli çerçevelerden almamak için hızla kasaya yürüdüm.
Dekorasyon önemli. Japonlar gibi altınla mı tamir etsem? Hayır, benim kusurlu güzelliğim tutkalla olmalı. Basit, bağlayıcı. Marketin içinde önüme çıkan raflardan birkaç plastik büyük boy kelepçe, çift taraflı bant, kalın ve ince el zımparası, işkence, çivi almayı da ihmal etmedim. Ne işime yarayacaklarsa. Malzemeleri ameliyata hazırlanan doktor edasıyla dizdim mutfak masasına. Çerçeveyi de önüme aldım. Kırılan yerleri ufak ufak zımparaladım. Düzeldi. Çerçevenin tamamını zımparalamaya karar verdim. Zımparalanan ahşabın ilk günkü gibi temiz görünmesine şaşırdım. Parçaları tekrar önüme koydum. Güzel görünüyorlardı. Tutkalı açtım. Etrafı ve zihnimi saran koku beni çocukluğuma götürdü. Sığamayacağımı bile bile sehpanın birini ters çevirip içine oturdum. Sanki bana özel yapılmış köşk gibiydi. Ben hareket ettikçe bacakları esniyor. Annemin sesi kulağımda. Oturma artık şuna, kırılacak. Bir gün sehpanın bacağı gerçekten kırıldı. Yine annemin sesi. Demiştim. Üzülmedim. Babam geldiğinde yapardı kesin. Biliyordum. Yalnızca babamın seyahatten dönmesi gerekliydi. İki gün kalmıştı sadece. Sonra tamir işi hallolurdu. Öyle de oldu. Seyahatten döndüğü gün, yemeğimizi yedikten sonra o hep oturduğu üçlü koltuğa geçti. Yanına küçük sehpasını istedi. Annem sehpanın bacağının kırıldığını söyledi. Babam bana dönüp, “Hadi bakalım, arka balkondan çekici, tutkalı al gel.” dedi. Hemen getirdim malzemeleri. Tek bacağı olmayan sehpayı aldık önümüze. Daha önceki yapıştırıcı kalıntılarını temizledik. Zıvanalara dikkatle tutkal sürdük. Beyaz ahşap tutkalı. Bacağı yerine oturttuk ve bir süre öyle beklettik. Bacak ağırdı. Eğilmeye başladı. İp lazımdı. Babam sağlam bacakla yeni yapıştırdığını birbirine bağladı. Sehpayı çevirdi ve üzerine ağırlık koydu. O akşam öyle bekledi. Ertesi gün tutkalı kurumuştu. Yapıştırdığım yerleri birbirine bağlamak için çerçevenin dört bir yanını iple sardım. Komik görünüyordu. Ortası boş, dört kenar, üzeri örümcek ağı. Bekledim. Tutkallar hızlı mı kuruyordu? Çok sürmedi bekleyişim. Bir saat sonra çerçeve hazırdı. İçine fotoğrafı koydum. Ters çevrilmiş sehpanın içinde küçük ben. Bu sefer camsız. Etrafı toplamak için masaya döndüm. Kapı çaldı. Açmadım. Zil zurna tekmeliyordu kapıyı. Öylece durup bekledim. Tutkal şişesini alıp yatak odasına gittim. Bütün şişeyi yatağa boca ettim.