Reklam

Çağrı Çakaloğlu yazdı... Opistik

Çağrı Çakaloğlu yazdı... Opistik
01 Haziran 2022 - 14:29

Çağrı Çakaloğlu

"Siz hiç merak etmeyin Doktor hanım, akşama kadar yetiştiririm" dedikten sonra telefonu kapatıp soyunmaya başlıyor.
Samet, annesinin yanıbaşında soyunmasına alışkın, halının püsküllü ucuna bağdaş kurmuş otururken, bir yandan da elindeki kırmızı kaputlu, gri dorseli oyuncak kamyonun tekerlerini sillesiyle döndürmeye çalışıyor.
Samet'in denetimsiz bakışları önce duran tekerlere sonra annesinin kalçasındaki morluklara ve son olarak bacağındaki varislere doğru bir üçgen çiziyor. Annesi, çiçek desenli eteğini beline çekene kadar bu üçgen defalarca tekrar ediyor. "Samet! Hadi yavrum kalk, bak Prof'a
gidicez. Sen seviyorsun Prof'u. Prof, prof,prof!"
Samet, cüssesine ve kilosuna aldırmadan birden ayağa fırlayıp, annesini dirseğinden tuttuğu gibi dış kapıya kadar çekiştirerek götürüyor. Ayağındaki beyaz çorapları çıkarmadan kırk beş numara terliğini giyiyor. Tam eşikten adım atacakları sıra Samet duruyor; sinirli bir şekilde ellerini çırparak:
"Hamyon! Hamyon! Hamyon!" diye bağırıyor.
Babası olsa 'İnadığa tükürdüm çık la dışarı' derdi ama annesi bunu yapmıyor. Salondan getirdiği oyuncak kamyonu Samet'in gözüönünde çantasına koyuyor. Otobüse yetişmek için aceleyle evden çıkıyorlar.
Annesi, Samet'i pantolonundaki deri kemerinden tutarak zapt ediyor. Samet kısık sesle "Hamyon, hamyon, hamyon" diye mırıldanmaya devam ediyor, belki onlarca belki yüzlerce kez... Ta ki durağa varana dek.
Belediye otobüsü geldiğinde duraktaki diğer yolcularda herhangi bir hareketlenme olmuyor. Yalnızca Samet ve annesinin binişini izliyorlar; kimisi konuşabildiğine, kimisi fazla kilolarına, diğeri ise düşünebildiğine şükrederek.
Samet, ayakları yanan pergelden farksız, bir sağa bir sola sallanıp duruyor. Bu sırada annesinin dizinde oturan ufak bir kız çocuğu, Samet'in sessizce kıpırdanan dudak hareketlerini (ham-yon-ham-yonham- yon-ham-yon) inceliyor. Şimdiye kadar öğrendiği herhangi bir kelimeyle eşleştiremiyor. Samet'in terler akan çilli ve yuvarlak yüzüne şaşkın şaşkın baktıktan sonra onu bir balığa benzetiyor. Dudaklarını aralayıp yemini yutmaya hazırlanan turuncu bir Japon balığına.
Samet'e yakın olan yolcuların hepsi tedirgin, hiçbiri onun yemi olmak istemiyor. Arka kapıya yakın olan gevşek kravatlı üç lise öğrencisi hariç. Onlar Samet'in hareketlerini taklit ederek kendi aralarında gülüşüp eğleniyorlar. İçlerinden en korkağı kısık sesle şu nasihati veriyor:
"Olum varya bunlarda deli kuvveti var, bi vurursa adamı bayıltır ha, aynı durakta inersek fazla yaklaşmayın derim!"
Söylenen bu sözler Samet ve annesinin doğasını etkilemiyor. Etkileyecek olan esas sözler, ufak kız çocuğundan geliyor: "Anne! Bunlar mı opistik bunlardan mı uzak durmalıyı..." Kadın, çocuğunun ağzını eliyle hızlıca kapatıp, ağlatmayacak ama acıtacak
bir çimdiği kalçasına iliştirerek susması gerektiğini fısıldıyor. Utancından yerin dibine
giriyor. Özür dileyecek yüzü kendinde bulamadığı için kafasını hiç kaldırmıyor. Herkes, ne söyleyecek diye Samet'in annesine bakıyor. Ama o tek kelime etmiyor. Kendi annesinin ağzını nasıl kapattığını hatırlıyor:
"Etmen gızım boşanmah da neymiş, babası değel mi döver de sever de, yarım akıl sübyanla bir başına koca şeherde neylersin, atarlar dutarlar eteğinde leke ararlar, namusumuza zül gelir, etmen Meryem etmen..."
Meryem iki deri kayışa da sımsıkı tutunarak ayakta durmaya çalışıyor. Biri Samet'in belindeki, diğeri kafasının hemen üzerinde asılı olan. Sonra aniden üçüncüsü beliriyor zihninde. Kocasının sebepsiz yere belinden çıkarıp kamçı gibi vücuduna indirdiği deri kayış...
Samet, sanki annesinin aklından geçenleri görmüşçesine otobüsteki tüm sessizliği bozuyor:
"Vurdu, vurdu, dövdü, dövdü" diye bağırmaya başlıyor.
Herkes kendi arasında söylenmeye başlarken kızıl saçlı kadının korktuğu şey başına geliyor. Arkasındaki tekli koltukta oturan adam Samet'e yerini verip otobüsten inmek için endişeyle orta kapıya doğru ilerliyor.
Samet koltuğa oturur oturmaz bağırmayı bırakıyor. Kadının üzerine sıktığı çiçeksi parfüm kokusu onda başka bir etki yaratıyor. Hırıltılı seslerle bir öne bir arkaya sallanıp duruyor. Meryem birazdan olacakların farkına vararak çantasını Samet'in kucağına bırakıp, içinden çıkardığı oyuncak kamyonu oynaması için eline tutuşturuyor. Samet, son birkaç kilometreyi
ereksiyon halinde tamamlıyor. Beklenenin aksine çantanın üzerindeki değil, altındaki kamyonu deviriyor. Siteler Durağı'nda otobüsten inip Doktor hanımın evine varıyorlar.
Meryem, gündelikçi kazağı ve lekeli eteğiyle evi temizlerken göz ucuyla bahçede
oturan Samet'e bakıyor. Prof, goldın cinsi dedikleri bir köpek. Doktor hanımın geçen yıl ölen Profesör babasından kalan tek yadigarı. Önce Samet'i koklayıp sonra suratını yalamaya başlıyor. Samet o an dünyanın en mutlu insanı. Annesinden başka hiçbir insana söylemediği belleğindeki son kelimeyi de Prof'un yüzüne tekrarlıyor:
"Sevdi, sevdi, sevdi" diyor.