Reklam

Hayal-et

Hayal-et
12 Mayıs 2021 - 11:31

Aysel Aksulu
Eller. Takıntım eller. Herkesin ellerine özellikle de parmaklarına bakarım. Bunu da çaktırmadan yapamam. Karşımdaki anlar. El fetişisti sananlar çok olmuştur beni. Bu huyumu bilen yakınlarım, elleri dikkatimi çekmesin diye ne yapacaklarını şaşırır. Asla çocuğumuza parmak sallayamaz eşim mesela. Parmaklarını saçımda gezdiremez. Belki bin kez parmaklarına baktım, tekrar tekrar saydım. Kazara biri el mi salladı? İki elini birden görüp parmaklarını saymadan asla yoluma devam edemem. Tanıdıklar alıştı bir şekilde ama tanımayanlarla çok zorlanıyorum. Kaç tane iş değiştirdim bilemezsiniz.
Kâbuslarımın önü arkası kesilmiyor. Uyuyamıyorum sandığım zamanlarda bile, karabasanlarla kan ter içinde kalıyorum. Çok uzun süre kendime ve karıma uykuyu haram ettim. Ancak olacak gibi değildi. Sonunda doktorun kapısını çaldık. Psikolog psikiyatr doktor bilmem ne. Klasik, çocukluğunuza ineceğizle başlayan cümleler beni tekrar üç, dört, beş parmaklı ellerin arasına çekiverdi. Anlatmaya başladık mecburen.
‘’Arkadaşlarla sokakta oynarken hava kararınca bizden büyükler korku hikâyeleri anlatırdı. Biri hikâye anlatırken diğeri de efekt yapar vücudumuzda titremedik kıl kalmazdı. Bazen rüzgâr da eşlik ederdi hikâyelere. Rüzgârın beşiğinden yuvarlanıp ağaçların dallarına, yapraklarına atlayan şekilsiz, biçimsiz ama var olan şeyler, geceler boyu uykuyu haram etmiştir bana. Yatağım pencere kenarındaydı ve hemen camın dışında asırlık bir çınar ağacı vardı. Dallarında yaprak değil dört, beş  bazen de üç parmaklı eller odama doğru girmeye uğraşırdı.
Zaman geçip yaşım ilerledikçe, aklımın ve ruhumun ilgi odakları değiştikçe bu imgeler yavaş yavaş çekildi benden. Ama komşunun kızı (o zamanlar çocuklarımın annesi bu olacak diye düşünürdüm), bir gece gizlice benim dudağıma yapışıp hayal et demişti. Neyi, kimi? Soramadan fırladı gitti. Ve hiç soramadım.
Eller, yani parmaklarla beraber. Nasıl desem on parmağı birden görüp ikna olmayınca hayat benim için duruyor hocam.’’
Doktora gidip gelmeye başladık. İşin komik yanı ben bunları anlatırken doktor da ellerini önlüğünün cebinde tutmaya başladı.
‘’ Furkan Bey, anlattıklarınızla ve bir aydır süre gelen terapilerin yardımıyla Obsesif Kompülsif bozukluk teşhisiniz netleşti. Tedavi süreci zorlu ve uzun. Bu tarz hastalarda kullandığım tekniklerden biri maruz bırakma. Parmakları saymayacaksınız. Huzursuz da olsanız, hayat dursa da saymayacaksınız’’
Ah doktor sana geldiğim ilk günden beri beni zaten maruz bırakıyorsun. Parmaklarını gözle de olsa asla sayamadım. Eve gidince sürekli on parmaktır canım. On parmaktır değil mi Nuran? Parmaklarının üzerindeki tepeleri sayabiliyorum ancak. Elleri ya yumruk ya da cebinde. O tepeler de dört çıkıyor hep. Ve bu beni çıldırtıyor. Biliyorum başparmağının tepesini göremiyorum. Biliyorum ama ikna olamıyorum. Ya dörtse?
‘’Furkan Bey. Terapilerde anlattığınız çocukluk öykünüzü daha derin inceleyeceğiz bundan sonra. Bu günkü seansımızda sizi uyutacağım. Buna bir itirazınız var mı?’’
‘’Uyutmak mı? Ama ben kâbus görüyorum, uyuyamıyorum ki?’’
‘’Biliyorum. Uyku laboratuvarında uyuyacaksınız. Yirmi dört saat orada kalacaksınız. Meslektaşlarımla birlikte geliştirdiğimiz, yalnızca kliniğimizde kullandığımız bir aygıtımız var. Rüyalarınıza bağlanıp hayatı size zindan eden olgu her neyse bulup nokta atışı ile tedavi ediyoruz.’’
‘’Bunu bir dahaki terapiye bırakalım hocam. Hiç hazırlıklı değilim. Zaman verin bana’’
Psikolog, psikiyatr bilmem ne ile anlaşıp eve geldik. Rüya makinası ile yatıp, rüya makinası ile kalkıyorum. Makinanın yirmi, yüz, üç, seksen parmağı olduğunu görüyorum. Obsesyondan şizofrene yolculuk, buselik makamında. Allah sonumu hayretsin.
Nuran’la saatlerce konuştuk ve sonunda uyku laboratuvarını kabul ettim.
‘’Çok huzursuzum hocam. Yirmi dört saatte neler yaşayacağım. Anlatır mısınız?’’
‘’Öncelikle iç huzurunuzu bozmayın. Zaten çok düşük dozda uyku hapı ile sakinleşmenizi sağlayacağım. Yatağa yattığınızda terapiye devam edeceğiz. Siz anlatırken uykuya dalacaksınız. Ve rüya görmeye başladığınız anda makine devreye girecek’’
Az çok tahmin ediyordum. Hani şu elektrografi çeken aygıtlar gibi ince bir tel dört parmak genişliğinde soluk pembe bir kâğıda Richter ölçeği gibi çizgiler atacaktı. Ama kendimde olmayacak olmak ürkütüyordu beni.
‘’Nuran’da yanımızda olsun’’
‘’Ben ve sadece asistanım Gürbüz Hanım. Yirmi dört saat birlikte olacağız merak etmeyin.’’
Bunları konuşurken ilacımı almış yatağa yatmıştım. Gürbüz mü? Hiç görmedim ki ben onu? Kaç parmağı var?
‘’Parmak bey, beni duyuyor musunuz?’’-
Parmak mı dedi? Furkan demiştir, Allah’ım iyileşmek için yattım ya ben buraya. Neler oluyor? Furkan ben diyorum, neden duymuyor beni?
‘’Gürbüz, bu muydu senin küçükken ağzının içinden hayalet saldığın salak ?’’
‘’Buydu aşkım. Başparmağım, başparmağım nerdesin?’’