Gökyüzünün Altında, Yaşayacak Bir "Sığınak" Aramak

Günnur Aksakal / gunnuraksakal@gmail.com

Bazı kelimeler, taşıdığı seslerin ve anlamın ötesini ifade eder. Sözgelimi, “savaş” hiçbir zaman sözlükteki karşılığıyla sınırlı kalmaz; içinde çok daha fazla acı, korku, yoksulluk, çaresizlik barındırır. Kim bilir belki de bu nedenle savaşa ilişkin pek çok kelime de bu mirası devralmak zorunda kalır. Sığınak gibi.

Edebî eserlerde, bilhassa şiirde çok sık kullanılan bir metafor. “Azla avunmaya alıştık / Ne yapalım paramız yoksa / Şarabımız bitince yağmura çıkarız / Kim güzelleşmiyor öpüşünce” diyor Ahmet Oktay “Sığınak” şiirinde. Sığınağın sadece fiziki bir mekân değil, kimi zaman bir öpüşte olabileceğini anlatıyor. “Sus ve sadece dinle sessizliği / perdeleri çek ışıkları söndür / bir selam bir haber gönderir belki / sesleri hiç duyulmayan dostlar” diyor Ahmet Telli, aynı başlığı verdiği şiirinde ve bize umut etmenin de sığınak olabileceğini gösteriyor. Nihat Behram’sa “Yedeğimde hep bir şiir olmalı / Korusun diye beni / Sarsın / Solusun diye” dizelerinde şiire, tutkuya sığınmanın ne demek olduğunu anlatıyor.

Her ne kadar sığınak, sözlükte özellikle hava bombardımanlarından korunmak için yapılan yer anlamına gelse de sanırım bugün en çok, en ihtiyaç duyduğumuz korunma, sarınma ihtiyacını karşılıyor. Bugünlerde kimi coğrafyalardan sürüklenen insanların en önemli ihtiyacı belki de.

Sığınak arayan çocuklar

UNICEF’in Haziran 2022’de yayımladığı rapor, o tarihe dek dünya çapında 37 milyon çocuğun yerinden edildiğini gösteriyor. Çatışma, şiddet ve ekonomik kriz gibi sebeplerle doğdukları ya da büyüdükleri toprakları terk etmek zorunda kalan, yani sığınak arayan 37 milyon çocuk.[1]

Leyla da bu çocuklardan biri. İsmi “yolculuk kadar hoş geliyor kulağa” ama Leyla için yolculuk artık sadece kötü şeyleri ifade ediyor. Çünkü Leyla ailesiyle birlikte ülke değiştirmek zorunda kaldı. İnsan kaçakçılarının insafında, delik olması muhtemel can yelekleriyle, dalgaların dövdüğü bir teknede, üşümüş hâlde, aç, susuz, korku dolu bitmek bilmeyen saatler geçirdi. Leyla, sadece annesinin elini tuttu ve gökyüzüne, yıldızlara baktı.

Göç ettikleri bu yeni ülkede, Leyla’nın hiç gülmeyen ama gülse ne kadar güzel olacak kocaman yeşil gözlerini sınıf arkadaşı Natali fark ediyor. Arkadaşına el uzatmak, yalnız olmadığını hissettirmek istiyor. Annesinin yemek daveti konusunda cesaret vermesiyle bir dayanışma hikâyesi örülüyor. Leyla ve ailesi, yaşadıklarını “dostuna yarasını gösterir gibi” Natali ve ailesine anlatıyor. 

Sığınak, Türkiye gibi göç alan ülkelerde okul müfredatlarına alınması gereken bir kitap. Dayanışmak için aynı dili konuşmanın bile gerekmediğini, çocukların sevgi ortamında birbirlerine en acı deneyimlerini bile sağlıklı bir şekilde anlatıp birlikte iyileşebileceklerini gösteriyor.

Özgün adı Le Refuge olan resimli öykü kitabı, Fransız yazar Sandra Le Guen’in ve illüstratör Stéphane Nicolet’nin imzasını taşıyor. Türkçeye Şafak Tahmaz tarafından kazandırılan Sığınak, Günışığı Kitaplığı etiketiyle raflarda yerini aldı.

İnsan eliyle yapılan kötülüklerin masum insanları nasıl karanlık bir dünyaya mahkûm ettiğini anlamak için okunması gereken bir eser Sığınak. Birbirimizi anlamak, empati yapabilmek, şefkat göstermek için bir davet. Güvencesiz ve tehlikeli yolculuklardan sağ çıkamayan bütün çocukların anısına saygıyla, yolu açık olsun.

Künye: Sığınak, Sandra Le Guen, İllüstrasyon: Stéphane Nicolet, Çeviren: Şafak Tahmaz, Günışığı Kitaplığı, 2023, 22 sf.  [1] https://www.unicef.org/turkiye/basın-bültenleri/dünya-çapında-yaklaşık-37-milyon-çocuk-yerinden-edildi-bu-şimdiye-kadar-kaydedilen