Reklam

Yazmak bir kararlılıktır yazmaktan vazgeçmedim

Yazmak bir kararlılıktır yazmaktan vazgeçmedim
19 Mayıs 2022 - 15:04

Sevil İnce

İkinci öykü kitabı İki Kıyı geçen aylarda yayımlanan Fatma Nuran Avcı ile öykü, edebiyat ve edebiyata bakışı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. İki Kıyı’da sahici karakterler öne çıkarken mizah duygusu kendisini sıkça hissettiriyor.

  • Dergimizin Sait Faik Abasıyanıkdosya konulu sayısında yer alan “Son Cevizlik” adlı ödül almış öykünüzle okurlarımız sizi tanıdı. 2018 yılında yayımlanan ilk kitabınıza adınıda vermiş aynı öykü.2021 Aralık ayında ise “İki Kıyı”yayımlandı.İki bölümden oluşuyor kitabınız. “Çantalar” bölümünde bir aile dramını beş karakterle anlatmışsınız.Merkezde bir çocuk bulunuyor. Bu öyküyü yazmaya nasıl başladınız?


Gerçek bir andan yola çıktı bu öykü. Önce “Yesene oğlum, yesene,” diyen bir ses duydum, sonra o baba ve küçük erkek çocuğunu gördüm.Çocuğun elinde nerdeyse başı büyüklüğünde Ayvalık Tostuvardı. Çiğnemekte zorlandığını fark ettim. Babanın takıldığı yer dikkatimi çekti. Ganyan Bayii’sine bakıyordu. İki yüz, iki farklı ifadelerle doluydu. Birinde
alabildiğine masumiyet, diğerinde kaybetmiş insanlara özgü kızgınlık,öfke. Aklımdan aylarca çıkmadılar.Her Üçkuyular’danvapura bindiğimde, Bostanlı’da, Karşıyaka’da dolaşırken onları göreceğim hissinden kurtulamadım.Onları ararken ilk sayfalar oluştu. Mert Ali’nin babası, annesi, anneannesi, annesinin sevgilisi derken genişledi.Pek çok kez değişti bu parçalı öykü, zor bir süreçti diyebilirim.

  • Öykülerinizin anlatıcısı birinci tekil şahıs. Dil karakterlerin sosyo ekonomik durumuna uygun, çok akıcı, kıvrak. Bu anlatım dili ve sahici karakterler gözlemlerden mi, iyi bir okur olmanızdan mı beslendi?


İkisi de diyebilirim kısaca. Sahici karakterlerin nedeni aslında, mutlaka sıklıkla karşılaştığım, yakınlık kurduğum gerçek birilerinin izlerini taşıması.Beden yapısı,gözleri, ağzı, burnu, konuşma biçimi farklı kişilerden aldığım parçalardan da oluşması. Karakterin ete, kemiğe bürünmesi ağır ağır gerçekleşir.İçselleşir ardından. Sonra onun gibi hisseder, düşünür
olurum. Dil kendiliğinden dökülür. Elbette bu evreler çeşitli okumaların sonucunda, atölye eğitimleriyle, verilen ödevlerle, grup çalışmalarındaki tartışmalarlazamanla gelişti.Ancak öğrencilik yıllarımda yazdığım kompozisyonlardan beri sözün hep özünden yana oldum.
Cümlelerimde kısalığı, yalınlığı gözetirim.

 

  • Hikayeleriniz hayatın içinden. Temanız aile ve çocuklar.Meseleniz tam olarak nedir? Aile kavramını önemsiyor musunuz?

Zamanın, yaşam şartlarının insan üzerindeki etkileri kaçınılmaz.Her şey değişiyor, değer yargıları da. Geleneksel yapı kent yaşamında kırılıyor. Evliliğin kutsallığı sarsılıyor. Bir çift altın yüzükle insanlar birbirine bağlanmıyor eskisi gibi. Elbette değişsin, birey kişisel haklarını bilsin, toplum baskısı olmadan seçim yaptığı yaşamını sürdürsün. Ancak çocuklar ne kadar sağlıklı büyüyebilir bu ortamda? Anne, baba rolü ne olacak? Benim meselem, derdim bu aslında.Haftanın günleriyle paylaşılan oradan oraya giden çocuğun yaşadıkları, duyguları. Korunmaya muhtaç yavruların durumları, arada kalmışlıkları. Her çocuk ilgi ve
sevgiyle büyüse keşke.

  • “İki Kıyı” kitabınızın “Taşınmazlar” bölümünde farklı yapıda öyküler de bulunuyor. Mizah özellikle dikkat çekiyor. Bu tür öykülerin devamı gelecek mi?


Devam etmesi için gayret edeceğim. Her ne kadar içinde bulunduğumuz şartlar kahkaha atmaya engel olsa da, bu türü yazmanın zorluğu olsa da. Okurun bir nebze gülümsemesini istiyorum.

  • Nilüfer Belediyesi 2016 Yaşar Kemal Öykü Yarışması’nda “Son Cevizlik” adlı öykünüz ile birincilik ödülünü kazandınız. Bu sizi nasıl etkiledi, çalışmalarınızda tetikleyici oldu mu?


Birincilik almanın bir süre sevinç duygusu yaşatmanın dışında katkısı olduğunu söyleyemem. Ödülden iki yıl sonra dosyam kabul edildi. Kitaba kavuşmam
hiç kolay olmadı.Tanınmış yazarların özyaşam öykülerini okudum bu sürede. Onların yaşadığı sıkıntıları, karşılaştıkları sorunları, gösterdikleri sabrı, yazmaktan vazgeçmeyen duruşları bana moral verdi. Özellikle KnutHamsun’un “Açlık” adlı romanından çok etkilendim. Yazmanın sadece kararlılık olduğuna bir kez daha kendimi inandırdım, yazmaktan vazgeçmedim.

  • Bundan sonraki edebiyat hayatınızda ne gibi planlarınız var. Bir roman yazmayı düşünüyor musunuz?


Yazmaya devam etmek, üretmek önceliğim. Uzun vadeli bir planım yok. Öykü yazmak benim için rastlantı değildi. Refik Halit Karay’ın “Eskici” öyküsünde, “Çiviler ağzına batmaz mı senin?” cümlesiyle öykü okuru oldum. Ne öykü ne roman, bir cümlenin, bir sözün gücünün, büyüsünün hayranıyım. O duyguyla yazmaya çalışıyorum. Sorularınız için teşekkür ederim.