Reklam

Nihan Perihan yazdı... Çocukluğumun Ölümü

Nihan Perihan yazdı... Çocukluğumun Ölümü
03 Ağustos 2022 - 13:04

Nihan Perihan
Ölümün telefonda gezinirken mesajlarımın arasından çıktı. İlkokul arkadaşlarımızdan birindendi gelen mesaj. Nasılsın, diyordu. Haberimin olup olmadığını soruyordu. Neden haberim olması gerektiğini bilmiyordum. Çocukluğum. Kabul etmek zordu, inanamadım. Yakıştıramadım sana. Hayata bakışına, bitmeyen enerjine ve yaşadıklarına. Çocukluğumuzun geçtiği çevreye bakınca senin farkına. Bizim orda her şey yasaktı, günahtı, ayıptı aslında. Küçücük bir şehirde el alem denilen kocaman bir ordu vardı. Aman kimse görmesin, aman kimse duymasın hayaletleri yaşardı.
Haberi aldığım günün gecesi uyku tutmadı. Kalkıp albümleri karıştırdım. İlkokul çağlarımız öyle güzel geçmişti ki, hatırladıkça ağladım. Oynadık, sevdik, sevildik ama hep çocukça. İlkokul bitince bitmedi bizim hikâyemiz. Ortaokul ile başladı asıl macera. Büyüdükçe el alem ordusuna uymayacağını düşündüğüm hareketlerinden dolayı hem çok yakındık hem de uzak bir o kadar da. İkimizin de başka yakın arkadaşları oldu. Onlarla küsüyor, kırılıyor, eğleniyor, mutlu oluyorduk. Her şey o kadar masumdu ki. Asıl ortaokulda başladı aşk heyecanlarımız. Benimkiler kendimceydi, kimseden habersiz. Sen ise sesli aşık, ortalarda. Okulun en belalı tipini sevgili yaptın kendine. Ondan sonra da başın beladan kurtulmadı. Küçük şehrin bilinen ailelerinin kızları. Ben el alem ordusuna yenik onlara göre davranırken, sen küçük şehrimizde onlara savaş açmıştın. Şaşırıyordum bu rahatlıklarına. Bir yandan saygı ile beraber hayranlık beslerken bir yandan ben de o ordu ile birlikte yakıştıramıyordum yaptıklarını sana. Her ne kadar kızsam da içimdeki sevgi ve koruma içgüdüm bitmedi asla. Belalı sevgilinin bile benim sana en doğru dost olduğumu söylediğini söylemiştin. Bununla övünüyordum belki içten içe ama bir şey yapmıyordum. Acaba eskisi gibi olmak mı istiyordun, bilmiyordum.
Derken yollarımız ayrıldı. Unutamayacağım lise yıllarına başladım ben. Sen başka liseye, sonra başka şehre. Zamanla kaybettik birbirimizi ama kalbimdeki sevgin bakiydi.

Birbirimizi kaybedişimizden üç dört yıl sonra, üniversite zamanlarımızda, şimdi ölümünü öğrendiğim yerden geldi mesajın. Çocukluğum diye başlıyordu. O günden sonra ismin çocukluğum oldu. Bir türlü kader bizi yüz yüze getirmedi tekrar ama çocukluğum diye başlayıp uzun uzun yazıştık. Sonra bir gün bir fotoğraf karesinde gördüm beyazlar içindeki o gülen yüzünü. Daha çok erken değil miydi dedim. Erken neydi, kime göreydi bilemedim. Ben üniversitede kariyer yapma derdine düşmüşken sen en büyük hayallerini gerçekleştiriyordunKısa bir süre sonra şişmiş göbeğini gördüm fotoğraflarda. Yine erken değil mi diye düşündüm. Yine bilemedim. Sen hayatı hızla adımlarken kendince, ben seyrediyordum seni. Sen hızlıydın bense yavaştım sanki. Güzel oğlun büyüdükçe gülen yüzünün solmaya başladığını fark ettim. Söylemedin ama anladım. Oğlun ve güzel ailen gülüyorlardı fotoğraflarda. Sense buruk, güçlü durmaya çalışandın yine hoyratça. Çocukluğum erken değil miydi sence de. Ben hala kariyer peşinde. Çok mu gecikmiştim? 
Sen aşkına veda ettiğin zamanlardan bir süre sonra ben aşka merhaba dedim. Senin güzel oğlun boyuna gelmeye başladı. Ben kariyer uğruna kendimi heba ettim. Hangimiz daha öndeydik. Bilemedim. Oysa ben uzak ya da yakın fark etmez, seninle aynı anda yürümeyi tercih ederdim. Belki sen önde ben arkada, belki ben önde sen arkada ne değişirdi. Yaşadıklarımızı bilmem ama aynı gökyüzüne bakıp gülümsemeyi isterdim. Yorgun kalbi yenik düşmüş demişti haberi veren arkadaşım. Ben çocukluğuma veda edemedim. Şimdi boyumuz kadar oğlun ve kariyeri peşinde koşan ben. Rüya mı gerçek mi bilmeden. Hangimiz geç kaldık hangimiz erken.