Reklam

Dönüş yolu

Dönüş yolu
22 Ekim 2021 - 10:34
İlkay Çelik
Yola çıktığımızdan beri ağzını bıçak açmıyor. Ara sıra iç çekiyor sadece. Bembeyaz, gür saçları dağılmış; canı acıyor gibi huzursuz. Kulağını dayasan, ney sesi duyarsın inceden bir yerlerden. Öyle dingin, öyle kalenderdir hayata karşı benim babam. Şimdi o her şeyi bilen gözleri kan çanağı. Neşelensin diye radyoyu açayım diyorum ama uygunsuz olacak, vazgeçiyorum. Bileklerimi örtmeyen beyaz elbisemin eteklerini düzeltip koltuğuma yerleşiyorum. Cenaze arabasının hemen arkasından Konya il sınırını geçiyoruz. Şimdi ben de huzursuzum. “Söz vermiştin baba! Artık sadece anneme boş bir mezar olan bu yere bir daha dönmeyecektik” diyecek oluyorum. O yine iç geçiriyor, susuyorum. Melek annem… Kirli ellerinin izini örtmek için yapmadıklarını bırakmadıkları annem! Türkü söyleyen sesini, bileklerini örtmeyen eteklerini lanetledikleri annem… İşte yine o dayanılmaz yanık kokusu burnumda. Yıllarca kaçtığım, kurtulamadığım. Şimdi annemin silinip gittiği yaştayım. Mezarlığa gelmişiz; halbuki üzerimi değiştirecektim. Ne kadar da kalabalık! Üniversiteden, iş yerinden arkadaşlarım, Ankara’dan komşularım, mezar taşında adım…
“Çok üzgünüm” diyor biri babama sarılıp. “Cahil her yerde. Annesinin kaderinden kaçamadı.”