Reklam

"En çok kendimi anlamak için yazıyorum"

"En çok kendimi anlamak için yazıyorum"
18 Ocak 2021 - 12:02
Sercan Meriç 
Baran Güzel ilk kitabı Her Kötü Geceden Sonra’yla okurlara merhaba dedi. Everest Yayınları’ndan çıkan kitapta 9 öykü bulunuyor. Öykülerinde otobiyografik ögeleri de kullanan Güzel, yaşadıklarını ilginç fikirlerle harmanladığını belirterek, “İlk kitabım kendimden bir şeyler taşımalı diye düşünüyordum hep, beni anlatmalı. Böylece kendimden uzaklaşabileyim. Kendimi, düşüncelerimi kurcalamayı bırakabileyim” dedi.

*Yazma süreciniz nasıl başladı?
Liseyi taşradaki bir Anadolu lisesinde okudum. Kürtlerin ve Arapların yoğunlukta olduğu mahallemin ilk kez dışına çıkıyordum. Milliyetçilikle ilk kez karşılaşıyordum. Arkadaşlarımın Kürt olduğumu hemen anladıklarını, bana tuhaf tuhaf baktıklarını hissediyordum. Ergendim, burnum tahminlerimin ötesinde büyüyüp şekil değiştirmişti. Kessen kesilmez, uzatsan uzamaz saçma sapan bir bıyığım vardı. Çirkindim. İlk haftalardan itibaren, orada bir yabancı gibi hissetmeye başlamıştım kendimi. Tene
üslerde, öğle aralarında dışarı çıkmaya çekinir olmuştum. Sürekli kitap okuyup duruyordum. Çok yoğunmuşum, kitap okumaktan başka hiçbir şeye zamanım yokmuş gibi davranıyordum. Bir gün Orkun Uçar’ın yazdığı Kızıl Vaiz kitabı geçti elime. Girişte Xasiork adında bir sitenin adı geçiyordu, girdim. Orada birçok amatör yazar öykü yayımlıyor, birbirlerinin yazdıkları metinleri eleştiriyorlardı. Küçük çaplı bir yazarlık okuluydu yani. Yıl 2008 ya da 2009 olmalı. Üye oldum, siteye her gün girip çıkmaya başladım. Ne olduysa ondan sonra oldu.

*İlk kitabın Her Kötü Geceden Sonra otobiyografik unsurlar da barındırıyor. Yaşanmışlıklardan nasıl beslendin?
Kitaptaki bütün öyküler hayatımdan izler taşıyor evet. Bunu neredeyse bütün tanıdıklarım söylüyor. Dayım, öyküdeki o adamın kendisi olup olmadığını soruyor. “Hayır sen değilsin” diye yalan söylüyorum ben de. Yaşadıklarımı, aklıma gelen ilginç fikirlerle harmanlamaya çalıştım. İlk kitabım kendimden bir şeyler taşımalı diye düşünüyordum hep, beni anlatmalı. Böylece kendimden uzaklaşabileyim. Kendimi, düşüncelerimi kurcalamayı bırakabileyim.


*Bir öykücü olarak temel derdin, meselen nedir?
Kendimden, çevremden yola çıkarak insanın düştüğü durumlar hakkında yazmayı seviyorum. Ortada bir problem, bir dert varsa bunu aşmak ya da buna alışmak için ne yapılmalı? Her şeyimiz olduğu halde o boşluk hissinden nasıl kurtulacağız? İçten içe dünyayı değiştireceğime inanırken neden yerimizden kıpırdamıyoruz? Bunları anlamaya, anlatmaya çalışıyorum. 

*Baba figürü çok güçlü çoğu öykünde... Babanla ilişkin yazı sürecine nasıl etki etti?
Babam öldükten sonra uzun zaman kendimi toparlayamadım. Panik atak, anksiyete derken baya zor zamanlar geçirdim. Acıyla baş etmek için önce onunla yüzleşmem gerektiğini düşündüm. Mesela “Sakın Peşimden Gelme” öyküsünde yazdığım gibi babamın mezarına sık sık gidip onunla başbaşa sohbet etme şansım hiç olmadı. Hep istediğim halde bir türlü yeltenemedim buna. Ya da hastalığı sırasında ilk ölecek olanın annemin değil de babamın olmasına içten içe sevindiğimi fark edip, böyle düşündüğüm için utanç duymuştum. “Ehven-i Şer”i bu düşünceden yola çıkarak yazdım. Velhasıl babamla ilgili kafamda dönüp dolaşan düşünceleri evirip çevirip yazmaya çalıştım. Böylece kendimle ilgili temiz bir sayfa açabileceğimi düşündüm.

*Yayın dünyasından uzak bir insan değilsin ama ilk kitap nasıl bir yol açtı sana?
Aslında ilk kitabımın yayımlanması, ilk kitabımın yayımlanmasından daha önemli bir şey kazandırmadı bana. Bir öykü dosyası hazırlayıp ilk sayfaya Her Kötü Geceden Sonra, altına da Baran Güzel yazdıktan sonra bir endişe ense kökümden yakaladı beni. Şimdi ne olacak, dedim içimden. Ya kimse bunu yayımlamaya uygun bulmazsa? Nereden baksan üç yıllık emek. Everest’ten olumlu cevap gelmese belki de yeni bir şeye başlayıp tekrar deneme hevesini bile kaybedebilirdim. Neyse ki kitabım basıldı, basılmasa çıldıracaktım.

*Kurmacada en çok hangi konulara dikkat edersin?
Lafı uzatmamaya çalışıyorum. Hızlı bir anlatı olsun istiyorum. O yüzden tasvirleri, karakter analizlerini olabildiğince azaltıyorum. Yazdığım şeyler kendimden bir parça taşısın istiyorum. Çünkü en çok kendimi anlamak için yazıyorum.

*Öykülerinin birinde karakterin edebiyat kuramlarını irdeleyen kitaplardansa Yaşar Kemal’in İnce Memed’ini okuyacağını söylüyor. Kurmaca metinleri irdeleyen eserler yaratıcılığı bir nebze de olsa kötü mü etkiliyor?
Ben oldum olası kurgu dışı bir şey okurken zorlanırım. Bu bir gazete haberi, makale ya da kuramsal bir kitap olabilir. Kendimde gördüğüm en kötü özelliklerden birisi bu hatta. Bence iyi bir edebiyatçı hem kuramsal kitaplar okuyup kendini geliştirmeli hem de iyi öyküler, romanlar okumalı bolca. Öykümdeki karakter, neredeyse sadece kuram okuyan kadını eleştiriyordu. Sadece kuram okumak, edebiyat üzerine sayfalarca konuşabilmeye yarar, edebiyat yapmaya imkân vermez. Ben yazarken daha çok sezgilerimle hareket ediyorum. Bildiklerim ise pratikte öğrendiğim şeyler.