Reklam

Bir bibliyoistin kitap notları: Hiçbiri "normal" değildi…

Hastaydılar. Hem fiziksel hem ruhsal. Yaşamlarındaki büyük sağlık trajedileri yaratıcılıklarını engelleyemedi

Bir bibliyoistin kitap notları: Hiçbiri "normal" değildi…
11 Ocak 2021 - 14:25
Mustafa Kemal Erdemol

Bize çok güzel eserler bıraktılar. Hayal dünyamızı, ufkumuzu da geliştiren güzel romanlar, öyküler, tiyatro oyunları yani. Yazarken ne sıkıntılar yaşadıklarını, olumsuz nelerle karşılaştıklarını hep merak ettim üreten insanların. O nedenle çokça biyografi, otobiyografi, araştırma, inceleme okudum haliyle. Birçok insan gibi ben de çoğunun hem fiziksel hem de ruhsal olarak pek sağlıklı olmadıkları sonucuna vardım.
Bazılarının sahip oldukları hastalıkları yaratıcılıkları üzerinde olumlu rol bile oynamış, tuhaftır. John J. Ross, Shakespeare's Tremor and Orwell's Cough: The Medical Lives of Great Writers adlı hayli güzel kitabında örneklerini verir bunun. Çok sevdiğim Bronte kardeşlerin (altı kardeştiler) hepsinin 30’lu yaşlar içinde öldüğünü bilirdim tabii her Bronte kardeşler severi gibi. İngiltere’de yaşadıkları kasabadaki müzelerini gezmiştim. Kitap Kokusu’nda da yazdım, ayakkabılarını görünce, ne kadar küçük ayakları varmış bunların diye düşünmüştüm. Sağlıksız oldukları bilinir. Ama kendisi de bir doktor olan Ross’un kitabında bilmediğim o kadar çok ayrıntı var ki.

KISA, HUZURSUZ YAŞAMLAR
Charlotte Bronte için, “babasına karşı bastırılmış cinsel arzusunu gidermek için öldü” diyor Ross. O kadar araştırma okudum Charlotte hakkında, ya rastlamadım ya da –böyle bir bilgiyi unutmama imkan yok ama- belki de unuttum. Tatsız bir durum anlaşılan. Hem Charlotte’da hem de Emily’de anoreksiya vardı diyor Ross. Bakın bu doğru, o kadar zayıftılar ki o kadar olur. Bu zayıflıkları, yaşadıkları dönemde halkın büyük kesimini aç bırakan yoksulluktan kaynaklanmış olamaz. Zengin değilse de geliri fena olmayan bir din adamının çocuklarıydılar. Şimdi müze olan o ev de babalarının görev yaptığı kilisenin onlara tahsis edilen binasıydı, ücretsiz oturuyorlardı. Dönemine göre hayli lüks bir evdir.  Açlıktan ölmediler yani. Bronte kardeşlerin ölümü  İngiliz nüfusunun her yıl yüzde 1'ini öldüren tüm Viktorya döneminin salgını olan tüberkülozdur. Brontë ailesine, Maria ile Elizabeth’in okullarında kapmaları yüzünden girdi tüberküloz. Charlotte’un muhteşem romanı Jane Eyre'deki Lowood Okulu kardeşlerinin gittiği o okulu temsil eder. Ama şu bir gerçek; Bronte kardeşler üzerinde çalışan hemen hemen her araştırmacı bu muhteşem kardeşlerin bolca duygusal kargaşa yaşadıkları konusunda hemfikirdir. Bunun bağışıklık sistemleri üzerinde zayıflatıcı bir etkisi olduğu söylenir. Charlotte, Emily, Anne son derece depresif dönemler yaşadılar; erkek kardeşleri Branwell'de bipolar bozukluk ile dipsomani vardı; Emily’de ayrıca muhtemelen Asperger sendromu, sosyal anksiyete bozukluğu da mevcuttu. Kısa olan yaşamları pek de huzurlu geçmiş sayılmaz kardeşlerin. O eserler işte bu “kafalar”dan çıktı.

ÖLÜM TAKINTILI JOYCE
Şu çevreci küçük melek Greta Tunberg ile adı yeniden duyulan Asberger Sendromu’ndan Emily Bronte gibi şair William Butler Yeats da muzdaripti. 1929 Noel arifesinde İtalya'nın tatil beldesi Rapallo'da ateşler içinde kalmış bir gece. Arkadaşı Ezra Pound (Nazi sempatizanı olduğu için pek sevmeyiz) her faşist gibi bencil olduğundan, kendisine bulaşır korkusuyla tüymüş Yeats’ın yanından o gece. Mussolini’nin en iyi doktorlarından biri çağrılmış, doktorun Yeats’a koyduğu teşhis bruselloz’dur. Arsenik ile serum vererek haftalar sonra iyileştirebilmişler. O geceden sonra, derler ölüme takıntılı biri olagelmiştir Yeats.  Şiirlerinde görülür yansımaları.
Dublinli fahişelere olan düşkünlüğü malum büyük James Joyce’un. Bu nedenle 1904 yılında bel soğukluğuna yakalandı zaten. Allahtan, doktor Oliver Gogarty, dönemin en son tedavi yöntemini uygulamış; bir potasyum permanganat çözeltisi ile penis irrigasyonu halletmiş sorunu ama bu sefer de korkunç göz ağrısı ile artrit atakları musallat olmuş Joyce. Bu, deniyor, genital Chlamydia tarafından tetiklenen bir otoimmün hastalıkmış. Bu sözcükler ne anlama geliyor bilmiyorum ama Joyce on bir zorlu göz ameliyatı geçirmek zorunda kalmış. Daha sonra kanı boşaltmak, şişliği azaltmak için sülük tedavisi uygulanmış Joyce’a. Bir yerlerde James Joyce’un neşter korkusu vardı diye bir bilgiye rastlarsanız nedeni budur.

SAĞLIKLI OLSAYDI İYİ YAZAMAZDI
Bakın, hani şu 1984 adlı kitap var ya, George Orwell’un. Eğer Orwell’un sağlığı yerinde olsaydı bu kitap bu kadar kasvetli olmayacaktı. Muhtemelen daha hafif ama daha az güçlü bir roman olacaktı. "Why I Write?" (Neden Yazıyorum?) adlı kitabında "Kitap yazmak, acı veren uzun bir hastalık gibi korkunç, yorucu bir mücadeledir" diyen Orwell’in çocukluğu hastalıkla geçmiştir. Bronşiti vardı. Ağır bir de tütün tutkunuydu, bu daha da azdırdı bronşitini tabii. Katalonya’ya Sevgilerle’yi yazdıktan sonra sağlığı hayli bozuldu, ardından 1984’ü yazarken kendini hırpalaması da arttırdı rahatsızlığını. İspanya'da dört zatürre krizi atlattı, boynundan kurşunlandı. Sonunda tüberküloz onu da devirdi. Aylarca tedavi gördü ama yenildi bu hastalığa. Şöyle bir cümlesi var, acıdır çok: "İçeriden bakıldığında her hayat bir dizi yenilgidir."
Bunlar fiziksel rahatsızlıklardan mustarip dehalar. Sayıları çok. Ama ruhsal açıdan iyi olmayan dehalar da var. Onların da sayısı o kadar çok ki, o nedenle hep merak edilmiştir, yaratıcılığın akıl hastalığı ile ilişkisi var mıdır diye.  1987'de, Iowa Üniversitesi'nden Dr. Nancy Andreasen buna yanıt aradı. Iowa Yazarlar Atölyesi'nde yaptığı çalışmada katılımcı yazarların, şairlerin çoğunda bipolar bozukluk olduğu sonucuna ulaştı. Sonraki yıllarda Kentucky Üniversitesi'nden Dr. Arnold Ludwig akıl hastalığı ile kültürel etki arasındaki ilişkiyi inceledi; bulguları, sanatsal uğraşıları olanların, yaratıcı olmayan meslek sahibi insanlardan daha fazla zihinsel hastalıklara sahip olduğunu ortaya koydu. 2002 yılında, San Bernardino'daki California Eyalet Üniversitesi'nden Dr. James Kaufman, şairlerin - özellikle kadın şairlerin - kurgusal olmayan yazarlara göre bir tür akıl hastası olma olasılığının daha yüksek olduğunu buldu. 1.629 yazarın, şairin eserlerini inceleyerek ulaştı bu sonuç. Bu nedenle, yaratıcılık ile akıl hastalığı arasındaki bağlantıya "Sylvia Plath Etkisi" adı verildi.
O zaman Plath’dan da söz etmek şart oldu. Sonraki sayıda bakarız artık.

*Bu yazı Edebiyat Atölyesi Dergisi'nin kış sayısında yayımlanmıştır.