Reklam

Şiir yerli midir, yersiz mi?

Edebiyattır, sanattır, kültürdür, bunlar arasında da en başta şiirin ‘yersizliği’nden söz etmek gerekir: Yersiz ve zamansız. O klişeyi tersinden doğrulayan da şiirdir.

Şiir yerli midir, yersiz mi?
20 Mayıs 2022 - 11:40

Haydar Ergülen

Geçenlerde benim de aralarında olduğum şairlerden söz eden bir yazı okurken bir cümle dikkatimi çekti, “1980 sonrası yerli şiirin...” diye başlıyordu. Tuhaf geldi. ‘Yerli’ şiir! Ne çok anlama yorulabilir. İlkin ve şimdilerde daha çok ‘yerli ve .....’ diye başlayan iki kelimelik tanımın, belki de yerleştirme demeli, vazgeçilmezi, adeta önkoşulu, olmazsa olmazıdır: Yerli ve milli! Daha doğrusu bir tür dayatma, tanımdan da önce ve öte. AKP Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanı da, olmayan kültür politikalarından varmış gibi konuşurken, aslında
tüm Cumhuriyet dönemi için söylüyorum bunu, yerli ve milli sanatçı, yazar yetiştiremediklerinden yakınıyor sık sık ve sıklıkla. Bunu üzüntüyle söylüyor ki, tıpkı ‘Kutlu Dava’larından söz ederken olduğu gibi bunda da ‘samimi’ olduğuna inanıyorum. Belki de 20 yıldır sürdürdükleri iktidarlarında ilk kez bir başarısızlıklarından dem vuruyordu! Tabii bu kendi inançları ve zihniyetleri açısından öyle! Yoksa bana göre hava hoş, öyle bir derdim de yok tasam da, ne derdi ne tasası, öyle şey mi olur ayrıca...diyenlerdenim!
‘Yerli ve milli’ ...Olmak ya da olmamak gibi bir dayatma hâline geldi sanatçılar, yazar ve şairlerin üzerinde. ‘Yerli ve milli değilsiniz!’ diye bir suçlamaya dönüştürüldü. Arada bir ikisi çıkıp yemin billah da ediyor ‘vallahi de billahi de tallahi de biz ezelebed yerli ve milliyiz!’ diyor ama, onları da ciddiye alan yok, anlaşılan daha iyi ya da şöhretli adlardan bekleniyor ‘yerli ve milli’ olmak!
Şöyle tuhaf bir durum da var ama, söylemeden geçemem. Yerli sinema, yerli roman, hatta yerli edebiyat deyince, alışıldık bir şey olduğundan belki, sırıtmıyor da, şiire gelince birdenbire durdurucu bir şey oluyor, ‘bu ne?’ oluyor en hafifinden! Yani yerli şiir ne?-
Böyle yerli yersiz çıkışlar olunca haliyle tepki de ‘bu ne?’ oluyor. Şiir Türkçe oluyor, Fransızca oluyor, Farsça, Kürtçe oluyor ama ‘yerli’ olmuyor!
Geçtiğimiz yıl tam da bu dediğime örnek bir anma vardı. UNESCO 2021’i “Türkçenin sütdişleri” ulu ozanımız Yunus Emre Yılı ilan etmişti. Devlet ve hizasını milliyetçi, muhafazakar soslu siyasal İslamcı iktidara göre ayarlayanlar hemen destekli etkinliklere başladılar: ‘Bizim Yunus’ ,yani ‘yerli ve milli Yunus’, asıl olarak da ‘İslam Bülbülü
Yunus’ demek istediler, dediler! Tamam Yunus Müslümandı, ama onun başkalığı, farklılığı kendisini şiirini, nefesini, ezcümle mesajını dinle sınırlandırmamasıydı. Diğer türlüsü
kolay, onlardan çok var, var da çoğunu hatırlayan yok, oysa Yunus unutulmadı, çünkü iletisi ne dinle ne ulusla ne milliyetiyle bağlıydı, göğün ve yerin yüzüne çoktan ulaşmıştı, tüm kısıtlamaları, sınırlamaları aşmıştı. Tıpkı öncesindeki ve sonrasındaki aynı dili konuşan şairler gibi: Homeros, Dante, Hafız-ı Şirazi, Nesimi, Shakespeare, Mevlana, Rilke, Lorca, Tevfik Fikret,- Neruda, Hayyam, Nâzım Hikmet...Bazı şairler aynı soydandır, ve yeryüzünün
dört köşesine dağılmışlardır, varsa dinleri, milletleri farklıdır ama dilleri aynıdır. Barışın, sevginin, iyiliğin evrensel dili. Şiirin dili de budur.
Yaşar Kemal de bu dilde yazar Marquez de. Bazıları kendi ülkelerinde ‘yersiz’likle suçlanmış, bir ‘yer’ verilmemiş ama,yerlerinin yeryüzü olduğunu sözcüklerle çoktan kanıtlamış adlar, bir ülkeye de yere de gereksinimleri yok ama dillerin onlara gereksinimi var, dil de kendisini en çok seveni, anlayanı sezer ve sever çünkü.
Bu şairlerin ve destancıların bir yerleri varsa, hiçbiri de yerli ve milli  olduğu için değil, tam tersine olmadıkları içindir, ve onlara ‘dünyayerli’, ‘dünya yerlisi’, ‘yeryüzülü’ filan demek gerekir.Edebiyattır, sanattır, kültürdür, bunlar arasında da en başta şiirin ‘yersizliği’nden
söz etmek gerekir: Yersiz ve zamansız. O klişeyi tersinden doğrulayan da şiirdir: ‘Bunu konuşmanın ne yeri ne zamanı şimdi!’ dedikleriyse, şiir için olmalı!
***
Roman, öykü, sinema, müzik, tiyatro çoğu kez karşılığını anında/ zamanında bulur, vaktinde tepki alır. Cumhuriyet dönemiyle sınırlı tutalım, 100 yıldır yazılan bu şiir nerdeyse hiç
karşılığını ve yerini bulmamış, bulamamıştır yazıldığı anda ve yerde! Nâzım
Hikmet, İkinci Yeni, 80’ler, 2000’ler şiiri hemen tümüyle yadsınmış, Garip ise ortayurttaşlarca benimsenmiş, öndegelen şairler ve şiir ortamı tarafındansa garipsenmiş, reddedilmiştir. Ezcümle şiir yerli de olmaz milli de, yerin göğün suyun doğanın diliyle
konuşur, dilce olur!