Reklam

Sabri Safiye: Her fikir, bir kurgu olarak geliştirilirken, gereksindiği temaları kendi peşinden sürüklüyor

Sabri Safiye: Her fikir, bir kurgu olarak geliştirilirken, gereksindiği temaları kendi peşinden sürüklüyor
25 Ağustos 2022 - 15:30

Deniz Sessiz

1. Sabri Bey, “Tüylü Bir Uzaylı Macerası” Günışığı Kitaplığı’ndaki ilk çocuk
romanınız. Uzay, kediler, bilim, hayvanlar, teknoloji, arkadaşlık… Kitabınız pek
çok zengin tema barındırıyor. Sizi böyle bir fantastik kurguya doğru yola
çıkaran motivasyon/duygu neydi?

Bu kitabın fikri uzun zamandır zihnimde dönüp duruyordu. Her fikir, bir kurgu olarak
geliştirilirken, gereksindiği temaları kendi peşinden sürüklüyor diyebiliriz. Demem o ki,
beni heyecanlandıran ve bu çalışmaya iten şey, temalardan önce, fikrin kendisiydi. Bu
fikir, isteklerimizin ve tabii buna bağlı olarak tercihlerimizin, hem kendimizi hem dünyayı
nasıl daha iyi veya kötü hale getirebileceğine dair bir sorgulamaydı. Temalar onun
peşinden sökün edip yerlerini aldılar. Zaten bence bir kitabı kek pişirir gibi yazamazsınız.
Yani içinde şunlar şunlar olsun diyerek belli bir reçeteyle güzel bir kitap
oluşturulabileceğine inanmıyorum. Tersine, önce o kekin hayali kokusunu burnunuzda
hissetmeniz, sonra iştahla o cazibenin peşini kovalayarak onu nasıl gerçek
kılabileceğinizin yollarını bulmanız gerekiyor. İşte muhtelif temalar bu aşamada devreye
kendiliğinden giriyorlar; özellikle de bir yazar olarak sizi en çok ilgilendiren şeylerdir.

2. Kitabınızda “sürdürülebilir enerji kaynakları”na dikkat çeken satırlar var.
Malum, son yıllarda dünyada yaşanan iklim krizinin ekosistemi ciddi anlamda
tehdit ettiğini biliyoruz. Çocukların bu konudaki farkındalıklarının artmasına
dönük kitapların, romanların katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet, gezegenimizin başı dertte. Uzun süredir yaklaşan felaket anlatılıp duruyor. Neleri
yapıp neleri yapmamamız gerektiği ayrıntılarıyla açıklanıyor. Buna rağmen pek mesafe
katedilebildiğini söylemek zor. Ne devletler ne insanlar konunun ciddiyetini anlamış
gözüküyor. Kısacası başka bir sorun var. Ben bu sorunu, “bildiği halde yapamama” olarak
ifade ediyorum. Nedir elimizi tutan? Neyi bekliyoruz? Neden hep birlikte harekete
geçemiyoruz? İstesek yaparız, yapmayanları yapmaya ikna ederiz. Demek ki esas olarak
bir istek krizi yaşıyoruz, yapmayı isteyemiyoruz. İşte bence öncelikle bunun farkına
varmamızı sağlayacak, daha sonra kendi türümüzle beraber canlılığın ve gezegenin
geleceğini kurtarmayı istememizi sağlayacak her şeye ihtiyacımız var. Eğer meseleniz bir
istek yaratmaksa, bunu sadece makaleler ve bilimsel verilerle yapamayacağımızı
düşünüyorum. İstek, doğrudan kalbe yönelerek yaratılabilir. Bu nedenle, edebiyatın, daha
doğrusu sanatın bu konuda çok yardımcı olabileceğini söylemek yanlış olmaz.

3. Kitapta geçmişten beri süregelen, gerek Hollywood yapımlarında gerek
bilimkurgu romanlarda işlenen “uzaylılar kötüdür” klişesi bir bakıma ters yüz
ediliyor. Bu konudaki görüşlerinizi öğrenmek isterim, neden böyle olumsuz bir
algı var sizce?

Sadece uzaylılar değil, “dışarıdan” gelen herkese dair refleks olarak olumsuz bir yargı
üretiliyor. Biraz araştırınca, izini geçmişe doğru sürebildiğimiz her kültürün temelinde bu
İç, Dış ve elbette bunları birbirinden ayıran Sınır (eşik) kavramını bulabiliyoruz. Dış
genellikle bilinmeyeni, İç’in düzenine ait olmayanı, bu nedenle tehlikeli kabul edileni
ifade ediyor. Ancak kadim insanlık tarihinde çok ilginç bir şey daha var: Sınır’ı ihlal edip
dışardan içeri, içerden dışarı bir şeyler taşıyan, dengeleri değiştiren bazı figürler. İnsanlık
bu figürlere ciddi bir ihtiyaç duymuş olmalı ki, masallarında, şarkılarında, fıkralarında

bunlara geniş yer vermiş. Aslında bu figürler çağdaş dünyada da bambaşka kılıklar altında
hala yaşıyorlar. Kısacası tedirgin olsak da bir gözümüz hep dışarıda. Ben de uzaylı
figürünü biraz böyle kurgulamayı tercih ettim. Yani dışarıdan gelenin ilham verici, ezber
bozucu, olumlu tarafını hatırlatmak istedim.

4. Dört arkadaş, dayanışmayla oluşturdukları “arkadaşlık enerjisi” sayesinde
karşılarına çıkan zorlu süreçleri aşıyorlar. Bu “enerjiyi” bugünün çocuklarında
görmek ne kadar mümkün?

Ben bu konuda çok iyimserim. Bu arkadaşlık enerjisinin mutlaka, her koşul altında
kendine farklı yollar bularak filizleneceğine dair inancım tam.

Uzaylılar neden kötü olsun ki?

İlk çocuk romanında okurlarını fantastik bir yolculuğa çıkaran
Sabri Safiye, uzaygemisinin kayıp kaptanı Felis’in izini süren dört
yakın arkadaşın macerasını özgün üslubuyla anlatıyor. Hayvan
hakları, bilim ve teknoloji gibi güncel temalarıyla dikkati çeken
roman, çocukları soluk soluğa okuyacakları, sürprizlerle dolu bir
maceraya davet ediyor; görünenin ardındaki görünmeyenin
keşfine merak uyandırıyor. “Uzaylılar kötüdür!” klişesi ve
gezegendeki kaynakların sonlanma tehdidi üzerine yeniden
düşünmeye çağırıyor. Üstelik, bu anlamlı ve heyecanlı macera
bitecek gibi de değil!
Dilek, Rıza, Mert ve Belma’nın okul servisi diye bindikleri minibüs,
onlara beklenmedik bir rota çizer. Pembe ve fıstık yeşili bu eski moda
araçtaki tuhaf yaratıkların yardım çağrısı üzerine afallayan çocuklar,
kayıp kedi için harekete geçerler. Ancak, bir yandan uzaylı dostları, bir
yandan gizemli motosikletli derken, bu “tüylü” macerada başlarına
gelmedik kalmaz. Gizlice girmeyi başardıkları ürkütücü laboratuvarda
da hiç beklemedikleri sırlar ortaya dökülecektir…
Sabri Safiye: 1961’de Ankara’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Uluslararası
İlişkiler Bölümü’nden mezun olduktan sonra uzun yıllar film sektöründe yönetmen
yardımcısı, yönetmen ve yapımcı olarak çalıştı. Bir dönem özellikle animasyon
konusuna yoğunlaştı. 2010’da bu çalışmalarını sonlandırarak deneyimlerini
üniversite öğrencileriyle paylaşmaya başladı. Sonraki on yıl boyunca aşçılık yapan
Sabri Safiye, 2009’dan başlayarak göçmenler, özellikle kadın ve çocuklar için
yürütülen projelerde aktif olarak yer aldı. Saha çalışmalarında kullanılmak üzere
yazdığı çocuk kitabı Aydaki Tavşanlar, Claude Léon’un desenleriyle Türkçe ve
Arapça olarak ikidilli yayımlandı (2021). Sabri Safiye’nin ilk çocuk romanı Tüylü
Bir Uzaylı Macerası (2022), kayıp bir kedinin peşine düşen dört arkadaşın
hikâyesini anlatıyor. Yazar, İstanbul’da yaşıyor; bir oğlu var.