Reklam

İlk öykü kitabı Gör İhtarı'nı okurlarla buluşturan Nisan Erdem: İyi bir okur olunmadan yazar olunmaz

İlk öykü kitabını okurlarla buluşturan Nisan Erdem “İyi bir okur olmayan kişi kendi eserlerinin eksikliklerinin, iyi ve kötü yönlerinin farkına varamayacağı için metnini yeniden şekillendiremez” diyor

İlk öykü kitabı Gör İhtarı'nı okurlarla buluşturan Nisan Erdem: İyi bir okur olunmadan yazar olunmaz
25 Ekim 2021 - 10:53
Anıl Ataş: ANIL ATAŞ
Nisan Erdem, Everest Yayınları’ndan çıkan ilk öykü kitabı ‘Gör İhtarı’ ile, tanıtım yazısında da denildiği üzere, şehirlerde gezinen bir flanözün gözünden 12 öykü içerisinde bizi ‘gör’meye davet ediyor.

Kitabınızı nerede, nasıl bir atmosferde yazmayı tercih ettiniz? Veya yazarken bir atmosfere ya da “ritüele” ihtiyaç duyuyor musunuz?
Hayır, duymuyorum. Yazmak için özellikle tercih ettiğim bir zaman dilimi ya da mekân yok. Aklıma gelen neredeyse hiçbir fikri kaçırmam, hemen yazmaya başlarım. Bazen geceleyin bir öykünün ilk cümlesi, paragrafıyla uyanır ve onu not ederim. Dolayısıyla kitabımı içeriğine de uygun olarak şehrin pek çok farklı yerinde yazdım.

‘Gör İhtarı’nı yazarkenki motivasyonunuz ve esin kaynağınız; “mottonuz” neydi?
Çok sevdiğim bir şarkının, ‘Karar Verdim’in sözlerinin bir kısmı şu şekilde: “Ben bu gece karar verdim kuş olup gökte uçmaya/ Sevdiğimi, kızdığımı dünyaya haykırmaya.” Henüz öykü yazmaya başlamadan önce sadece düşüncelerimi yazdığım defterler tutuyordum. Bir süre sonra tüm bu düşüncelerimi, hislerimi başkalarıyla da paylaşmaya karar verdim ve bunu yapmanın benim için en iyi yolunun öykü olduğunu gördüm. Aslında mottom kitabın adının ta kendisiydi. Benim ve yarattığım karakterlerin gördükleri ve dikkat çekmeyi istedikleri şeyler sayesinde şekillenmişti kitabım. Endişe ve hüzünle gezdiği Budapeşte’de “gör”düğü bir muhabbet kuşu ilanının peşine düşen, şehirdeki tüm tabelaların “dikkat” çektikleri ve çekmedikleri üzerine düşünen, bir manzarayı “gör”menin ya da “gör”memenin insan üzerinde sanıldığından da etkili olduğunu tecrübe eden, sevilen biriyle Boğaz’da geçirilen güzel bir bahar gecesinde gözünün önünde buruşuk kağıtlardan oluşan bir yağmur “gör”erek ölüm, hafıza ve unutuluş gerçekleriyle boğuşan karakterlerin ve nicesinin öykülerini anlattığım Gör İhtarı’nın motivasyonunu ve mottosunu karakterlerin zihinlerinden ve kitabın adından okumak oldukça mümkün.

Edebi hayatınızda yolunu izlediğiniz veya “idol” olarak gördüğünüz yazar/yazarlar var mı? Var ise kaleminize olan etkilerinden bahsetmek ister misiniz?
Sait Faik, Selçuk Baran, Nezihe Meriç, Adalet Ağaoğlu, Yusuf Atılgan, Ahmet Hamdi Tanpınar, Refik Halit Karay… Her biri çok severek okuduğum isimler. Sait Faik’in ‘Mektup’, ‘Havuzbaşı’, ‘Lüzumsuz Adam’, ‘Söylendim Durdum’ öykülerini sayısını bilmediğim kez okudum. Selçuk Baran’la çok geç tanıştım ancak ilk öykü kitabı ‘Haziran’ı okur okumaz en sevdiklerim arasına girdi. Nezihe Meriç’in ‘Küçük Bir Kız Tanıyorum’ serisine çocukken bayılırdım. ‘Çisenti’ ve ‘Gülün İçinde Bülbül Sesi Var’ ise en sevdiğim öykü kitapları. Adalet Ağaoğlu deyince akla önce roman geliyor ancak ben öykülerini, özellikle de ‘Duvar Öyküsü’ ve ‘Savun Sevdam Sen Savun’u bir ayrı severim. Yusuf Atılgan’ın çok sevdiğim romanı ‘Aylak Adam’ olmasaydı kitabımın son öyküsü ‘Ve Şimdi!’ var olmazdı. Tanpınar’ı ‘Beş Şehir’le tanımış ve daha ilk sayfasından itibaren büyülenmiştim. Şehirde dolaşırken Yusuf Atılgan’ın ‘C.’sini düşündüğüm kadar ‘Mümtaz ile Nuran’ı da düşünürüm. Refik Halit’in denemelerini çok seviyorum. Aşiyan’dan Boğaz’ı seyrederken İstanbul üzerine denemelerini okumanın zevki benim için hep ayrıdır. Her birinin kaleminin üzerinde farklı şekillerde etkileri elbet olmuştur.

Yazar adaylarının en merak ettiği konu olan kitabınızın yazımından basımına kadar geçen süreçten etraflıca bahseder misiniz?
2018’de ilk öyküm ve kitabımın dördüncü öyküsü ‘Rüya Gören Kum Saatleri’ yayımlandığında aklımda yakın zaman için bir öykü kitabı fikri yoktu. Ben sadece yazıyor, yazdıklarımı bilgisayarımdaki bir klasörde biriktiriyor ve aralarından seçtiklerimi dergilere gönderiyordum. Bir öyküyü göndermeniz, onun yayın programına alınması ve yayımlanması arasında genelde uzun bir zaman dilimi oluyor. Bu süre içerisinde beklemek dahi tüm zorluğuna rağmen çok güzeldi. En sonunda dergiyi elime alınca bu zorluğu zaten unutuyordum. Öykü dosyam özellikle de 2019 senesinde çok yoğun yazmamla beraber kısa bir sürede hacim kazandı. Ancak kitap üzerine düşünmem hacmini fark etmemle değil tüm bu öykülerin bütünlük oluşturduğunu görmemle oldu. 2020’nin ilk aylarında ‘Bizegider Caddesi’ adını verdiğim dosyamı hazırladım ancak bir yere göndermeden kendim üzerinde çalıştım. Sonbaharda ise adını en sevdiğim öykülerimden birine, ‘Eltünt Kuş’a çevirerek yayımlanması için ilk adımları attım. Dosyanın okunması, kabul edilmesi, programa alınması, editörle üzerinde çalışmamız, kısacası ‘Gör İhtarı’na evrilmesi de uzun bir süre aldı.

Yazar adaylarına bir tavsiyeniz var mı?
Yazar olmadan önce iyi bir okur olmak gerektiği her zaman söylenir ve çok da doğrudur. Metnin ilk ve en önemli okuru her zaman yazarın kendisidir. İyi bir okur olmayan kişi kendi eserlerinin eksikliklerinin, iyi ve kötü yönlerinin farkına varamayacağı için metnini yeniden şekillendiremez, değiştiremez, eleştiremez, gerekirse ondan vazgeçemez. O yüzden iyi bir okur olmak için çabalamalarını, her ne yazıyorlarsa kimseyi düşünmeden, oto sansür uygulamadan ve önce kendileri için yazmalarını