Şiir yazmanın incelikleri
Altay Öktem
Çok duyduğumuz bir sözdür: Şiirin okulu olmaz! Şiir öğretilemez. Dahası; elimizde, bu şiir iyidir, bu kötüdür; ya da bu metin şiirdir, bu değildir, diyerek kesin bir yargıya varmamızı sağlayacak bir şablon da yok. Ancak bu, şiire ait bazı ölçütler olmadığı anlamına gelmiyor. Sanatın bir kısmı yetenek, bir kısmı da emekse, yani işin emekle ilgili bir yönü de varsa, ki var, esnek de olsa bazı kurallardan söz etmeye hakkımız var demektir. Şiirin kuralı olmaz, diye düşünenler elbette haklı. Ama unutmamak gerek, hepimiz aynı sözü söylemeye başladığımızda, bu söz bir kural haline dönüşür. Dergimizin bir okuru, gönderdiği mailde “Tuhaftır ki, yazarların yazmayla ilgili fikirleri ne kadar birbirine benziyor, matematikteki değişmez teoremler gibi. Birçok yazardan yazmayla ilgili aldığım tavsiye bol bol oku, bir meselen olsun, dile hâkim ol!” diyordu. Çok haklı! İşte yukarıdaki paragrafta bahsettiğim “bazı kurallar”dan birkaçı… Elbette her yazar bunları tavsiye edecek, çünkü aksi mümkün değil. Okumasan da olur, bir meselenin olması gerekmiyor, dil önemli değil, dile hâkim olmana gerek yok… Böyle iddialarda bulunabilir miyiz? Elbette hayır. Peki, bu tavsiyelere uyduğunuzda formül tamamlanıyor ve siz iyi bir yazar/şair olma yolunda ilk adımınızı atmış mı oluyorsunuz? Ne yazık ki bu sorunun cevabı da hayır! Tavsiyelere yakından bakalım… Mesela, “bol bol oku” tavsiyesi doğru, ancak her yazarın “mutlaka okunması gereken kitaplar” listesi birbirinden farklıdır. Aynı olanların büyük kısmı da, muhtemelen, herkesin algısında yer eden klasikleşmiş yapıtlardır. Genel kabul göreni istisnasız kabul etmek, insan davranışlarından biridir ve yazar da bu toplumsal/ psikolojik davranış şeklinden muaf değildir. Dahası var; okur, okuduğunun ne kadarını anladı, ne anladı? Bunlar okuyan kişinin hem entelektüel hem bilişsel durumuyla ilişkilidir ve standardı yoktur. Gelelim ille de bir meselemiz olması gerektiği konusuna… Mesele de görece bir kavram. Yoksulluğu anlatacağım demek de bir meseledir, yazacağım metinde hiç “e” harfi kullanmayacağım demek de, en azından dille ilgili bir meseledir. Peki, meseleleri yarıştırmak, bir meselenin diğer mesele karşısındaki üstünlüğünü öne sürmek mümkün mü? Ne haddimize! Öyleyse başa mı döndük? Sıfır noktasında mıyız yine? Kesinlikle hayır. Başa dönmediğimiz gibi, çok fazla yol kat ettiğimiz de söylenebilir. Sorgulamaya başladık çünkü. Sorgulamak, yolun yarısı demektir. Okuduğumuz metinleri sorgulamak, kendi yazdıklarımızı sorgulamak… Öyleyse biz ne yapıyoruz, diye sormuştuk ya yazının başında, şimdi onun cevabını vermenin tam zamanı. El yordamıyla öğrendiklerimizi, düşe kalka edindiğimiz tecrübeleri bir araya getiriyor; aynı yoldan geçerken daha az zaman kaybedin, daha az hasar alın diye bunları sizlerle paylaşıyoruz. Doğru, şiir öğretilemez, kimsenin böyle bir iddiası da yok zaten, ama tecrübeyle edinilen bazı sonuçlar paylaşılabilir. Yaptığımız da bu zaten.