Cemal Süreya'ya dair

Haydar Ergülen
Cemal Süreya, Ülkü Tamer'in şiirini bir karnaval olarak görüyor. Kendi şiiriyse bir gökkuşağı. Orada her şey renkli, beyaz ve siyah bile. Sonunda içi kırmızı, gönlü mavi bir şiir oluyor. Kadife eldiven içinde ipek şiir. Yunus geleneğinden Karacoğlan bulgusuna. “Yunus ki sütdişleriyle Türkçenin/Ne güzel biçmişti gök ekinini”. Sütdişleriyle yazmıştır şiirini. Gittiğinde de süt kokan bir şiir. Gömleğinin düğmesini diken her kadını sevmek. Aşkın süt hali. Şiirin de. Sanki derdi olan şairler, olmayan var mıdır, şiirlerini biraz da başka şairlere jest olsun diye yazıyorlar. Edip Cansever'den sonra Metin Altıok da o unutulmaz dizeleri Cemal Süreya için yazmış gibi: “Anamın bıraktığı yerden sarıl bana.” Cemal Süreya'nın aşkları, aşkın boşluklarını tamamlayıcı efsaneleri, hepsinde 'Beyaz' bir kadının bu dünyaya erkenden bıraktığı bir çocuğun korkuları, yalnızlığı var. Şiiri de öyle değil midir, hep kendini sevdirmek ister. “Köpek, diliyle içer suyu/Kurt, soluğuyla.” Ve şiirinden süt içen bir kedi, Cemal Süreya.
 

Her harf bir şiirdir

cemalsüreya ikinciyeni edebiyat şiir haydarergülen