Reklam

Testinin testi

Testinin testi
17 Mart 2022 - 11:05
Umut Erişen
“Şaka yapıyor olmalısınız!”
Nevra, sesinin ne kadar yüksek çıktığına şaşırmıştı. Yaşı ilerledikçe önceden gözlemediği bazı tuhaf refleksler geliştirdiğini düşündü. Nörolojik, kimyasal bir durum olmalıydı bu; sinapsları, hormonları dönüşüyordu muhtemelen. Bakışlarını karşısındaki resepsiyon görevlisinin nizami bağlanmamış kravatına sabitledi.
“Ne demek rezervasyonum görünmüyor?” 
“Hanımefendi, bilgisayarlı sisteme geçtik, bir karışıklık olmuş, sizin odanızı başkasına verdik.”
“Başka oda verin o zaman?”
“Neredeyse bütün ay doluyuz, bu yaz çok yoğun geçiyor”
“Koskoca otelde hiç yer yok mu? Benim bir an önce yerleşip duş almam gerekiyor”
“Çok üzgünüm hanımefendi”
Nevra bir an için duraksadı, bazen işe yarayan ‘müdürün yok mu senin?’ kozunu oynamayı düşündü, ancak hemen vazgeçti. Koskoca sosyoloji profesörüne böyle bir çirkeflik hiç yakışmazdı. Elbet Ayvalık’ta başka bir temiz otel bulurdu. Bulmalıydı, yoksa bu iş gezisi katıksız bir eziyete dönüşürdü. Hem bu piyango neden ona çıkmıştı ki zaten? Hep Evren Bey’in yüzündendi; Ayvalık’taki “Mübadele Sonrası Toplum Yapısı” konferansına bölümden katılım istenince hemen Nevra’yı öne sürmüştü. “Ooh ne güzel işte, biraz kafa dinlersin, hem de Rum konusu tam senin uzmanlığın” diyerek. Evren Bey’miş, Evren diye bey olur mu yahu?
Nevra çaresizce ön kapıya yürüdü. Oysa ki Ayvalık’taki tek 5 yıldızlı oteldi bu. Okulun ödeneği yetmezdi buraya, üstünü kendi verecekti. Temizliğinden emindi zira, tüm teferruatları ile sorgulamıştı bunu. Evet evet, her gün özel solüsyonlarla tüm zeminleri siliyorlardı, camlarda bir leke bulursa parasını iade ederlerdi hatta. Adımını atar atmaz anlamıştı zaten bunu Nevra, mis gibi bir sabun kokusu burnuna çalındı ilk olarak, Her yer cillop gibiydi, parıl parıl parlıyordu fayanslar. Köşelere özellilkle dikkat etmişti, annesinin öğretisine uygun olarak, oralar daha zordu, tipik olarak es geçilirdi. Zaten bu konuda ‘biraz’ hassassa, bunu hep o çocukluğundaki törensel temizlik ritüellerine borçluydu.
Bu nedenle yaşadığı zorlukları düşündü, hijyenik olmayan yerlerde fenalaşır, hemen ortamı terk etmek zorunda kalırdı. Şu an da önlenemez bir duş alma isteği vardı içinde. 12 saatlik otobüs yolculuğu saçlarını sigara kokutmuştu. Yan koltuğuna denk gelen çocuk ilkin “Anne, midem bulanıyor” demiş, sonra da vişne sularını ve o iğrenç kekleri otobüsün orta yerine bir ağız dolusu pembe pembe püskürtmüştü. Neyse ki Nevra sadece sağ bacağından isabet almıştı. Mola yerinde kotunu temizlemeye çalışsa da kalıntılarının sinsi sinsi derisine nüfuz ettiğini hissedebiliyordu.
Otelden çıktı ve bir ankesörlü telefon buldu. Yandaki çay bahçesinden bangır bangır bir müzik geliyordu. Şarkıyı tanıdı Nevra, son günlerin popular şarkısı “Kıl Oldum Abi” olmalıydı. Kıl olmuştu Nevra bu şarkıya, bu duruma. Not aldığı diğer otelleri tek tek aradı, hiç birinde yer yoktu, Endişe seviyesi gittikçe artıyordu. Bir kahve içeyim diye düşündü, kahve sanılanın aksine rahatlatıyordu onu. Çay bahçesine girdi, oturmadan önce sandalyeyi sildi, masadaki pis küllüğü başka masaya nakletti. Ayvalık’ın o meşhur esintisinden eser yoktu, dal kımıldamıyordu.
Bir orta kahve söyledi. Kahveci sevimli, yaşlı bir adamdı, o sıcakta bile çıkarmadığı hırkasından belliydi. Kahveyi getirince halini hatrını sordu. Nevra durumu anlatınca hırıltılı bir öneri yaptı: “Madam’ın yerine gitsene yahu, hemen şuracıkta, yer vardır orada, güzel pansiyondur”. Nerva eski Rum mahallesi yönüne baktı ve eski tabelayı hemen fark etti. İç sesi bu görüntüye isyan etti, ama açıkçası pek çaresi yoktu. Bir an önce duş alıp konferansa gitmesi gerekiyordu. Kahveyi bitirip kalktı,
Madam kapıda karşıladı Nevra’yı, zaten galiba hep orada, o mavi sandalyenin üzerinde yerleşikti “Merhaba kızım” dedi, yüzünde muzip bir gülümseme ile. Neden ona Madam dendiğini tahmin etmişti Nevra aksanından. Muhtemelen Rum’du, mübadelede sonrası gitmiş, sonra geri dönmüştü. Konferans için bulunmaz bir gözlem şansıydı, ancak Nevra’nın kaybedecek vakti yoktu. Hemen konuya girdi:
“Boş odanız var mı?”
“Olmaz mı güzel kızım, hem de tam sana göre bir odam var. Bu kadar olur yani”
Nevra bu laftan biraz işkillenmişti ama umursamadı. Hemen atıldı:
“Görebilir miyim?”
Ağır ağır yerinden kalktı Madam, acelesi yoktu onun. Eski konağın merdivenlerinden çıkmaya başladı, hala gülümsüyordu. Nevra ise dehşet içerisinde etrafa bakıyordu. Giriş kattaki cam o denli kirlenmişti ki, içerisi sadece muzip bir çocuğun küçük parmakları ile çiziktirdiği “Dandik Fener” vecizesi arasından seçilebiliyordu. Nevra içeri adımını attı. Yoğun bir ahşap kokusu hakimdi, etraf sefil görünüyordu. Madam ikinci katta bir kapının önünde durdu. “Rahmetli Kostas Amca’nın çalışma odasıydı burası” dedi. “Eşyaları yenilendi tabi, ama tablolar o günlerden kalma”. Nevra odaya girdi ve gözlerine inanamadı.
Odadaki tablolardan birisindeki sarışın kadın sanki kendisinin kopyasıydı, birkaç yaş genç hali belki.”Bu da kim?” diyebildi sadece. “Adı Marika” diye yanıtladı Madam, “Kostas amcanın aşklarından biri olsa gerek, sana ne kadar benziyor değil mi?”. Nevra hemen kendini toparladı ve duş alması gerektiğini söyledi. Ne var ki bir başka şok onu bekliyordu:
“Sular kesik kızım Ayvalık’ta bir haftadır, akşamları 2 saat veriyorlar”
Nevra’nın dizlerinin bağı çözüldü, yığılacak gibi oldu.
“Odaya leğen ve testi getireyim istersen, biraz suyumuz var”
Nevra, Madam’ın önerisini çaresizce kabul etti.
Madam suyu getirirken Nevra odayı inceledi, köhne ama zevkliydi her şey, belli bir zevki yansıtıyordu. Her adımında yerler gıcırdıyor, su yoksunluğundan tozlanan pencerede bir aralık olmalıydı, zira inceden bir cereyan hissedilebiliyordu. Tam rengarenk çiçeklerin odaya ne kadar enerji kattığını düşünürken tavan köşesinde büyükçe bir örümcek ağı gördü ve hemen alarma geçti. Seçiciliği artmış olacak ki, uzunca bir süredir toz alınmadığını fark etti.
Madam leğen ve testileri verip odadan çıktığında, hemen soyundu, başka bir şey düşünmeden bir an önce odadan çıkmak istiyordu. Eline lifi aldı, güzelce temizledikten sonra işe kusmuk mağduru sağ bacağından başladı. Bütün gücüyle siliyor, ama bir türlü o kokudan kurtulamıyordu, Biraz daha sabun sürdü, bir kez daha denedi, bu sefer daha hızlı sürttü, canı yanmaya başlamıştı, ama koku halen devam ediyordu. O sırada yatağın altından bir karaltı fırladı ve tekrar geri döndü. Nevra biraz eğildi ve tedirginlik içerisinde yatağın altına baktı. Aynı karaltı büyük bir hızla Nevra’nın üzerine doğru atıldı. Kocaman bir lağım faresiydi bu, odanın içerisinde bisiklet yarışçıları gibi dört dönüyordu. Nevra, nefesinin kesildiğini hissetti. İstemsizce bacağını bir kez daha silmeye çalıştı, gözleri karardı ve su testilerini devirmek suretiyle yere düştü, bayılmıştı. Testi kırılmamıştı, Marika ise gülümseyerek onu izliyordu…