Reklam

"Şiirin temelinde heyecan ve duygu var"

"Şiirin temelinde heyecan ve duygu var"
14 Şubat 2024 - 16:29
Kadir Beyter'in özgün bir dille kurduğu dizeleriyle 12 ayrı başlıktan oluşan İçimizdeki Yankı adlı kitabı ilgi görüyor. Beyter, dergimizin sorularını yanıtladı:

Kitabınız “İçimizdeki Yankı” MYTHOS Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı. Okurlarınızdan ne gibi dönüşler aldınız?
İçimizdeki Yankı, modern ve postmodern özellikleri bir arada gösteren bir eser. Bu yüzden dönütlerin ortaklığı metnin türüne ilişkindi. Dağınık bir dili olduğunu söyleyenler de oldu, toplumsal bir trajedi diyenler de. Bazı okurlar kısa buldu, bazıları felsefi. Genel olarak örnek okurun nasıl baktığı ile ilgilendim ben.
Özellikle fikrine önem verdiğim Ali Asker Barut, Önder Şit gibi yazarlardan olumlu dönütler aldım.
Metnin okuyucu ile bir bağ kurup kurmadığı zamanla anlaşılacaktır.

Böyle bir kitap yazma fikri nasıl doğdu? Bize bundan bahseder misiniz?
Kurgusu ve biçemi ile ilk insanın var oluş serüvenine atıfta bulunmak istedim; bu yüzden Ardipethecus’tan, Göbeklitepe’nin keşfine, Farkhunda’nın katledildiği Afganistan’dan, günümüz Türkiye’sine uzanan bir yolculuğun hikâyesi bu eserin yazılma fikrini oluşturdu.
Bir de riske girmek, tekdüzelikten sıyrılmak, yeni bir şeyler üretmek istedim; İçimizdeki Yankı’nın biçimsel olarak çok sesli ve karışık bir yapısı var.

Eserlerinizi oluştururken sanatın hangi alanından beslenirsiniz? Esinlendiğiniz yazar ve şairler oldu mu?
Tiyatro, şiir, mitoloji, psikoloji, felsefe, tarih, evrim gibi tematik olarak birden fazla alandan beslenmeye çalıştım. Anlatım tekniği olarak da diyalog, monolog, Leitmotiv, montaj, metinlerarasılık, kesik ifadeler, dil sapmaları ve ironiden faydalandım.
Etkilendiğim birden fazla yazar var. Özellikle Murathan Mungan’ın Yaz Geçer, Cenk Gündoğdu’nun Issız adlı eserini sayabilirim.

İçimizdeki Yankı kitabınızda felsefi betimlemeler görüyoruz. Felsefeye olan ilginizden bahseder misiniz?
Felsefe ve edebiyat lise yıllarından beri ilgili olduğum alanlar. Felsefe benim için hakikatin ortaya çıkmasını sağlayan bir düşünce sistemi, edebiyat ise estetik algı oluşturan, ruhu incelten, kişiyi olgunlaştıran bir tür.
İçimizdeki Yankı’daki felsefi betimlemeler doğaldır çünkü şiirin doğasında olan metafizik aynı zamanda felsefenin de alt dalıdır, bu noktada şiir ve felsefe kesişir; birbirini besler ancak arada keskin bir ayrım olduğunu düşünüyorum. Felsefenin hakikati kavrayış biçimiyle şiirin yaklaşımı birbirinden farklıdır. Şiirin temelinde heyecan ve duygu felsefenin temelinde ise akıl ve mantık var. Bu yüzden metaforlarla yazılmış bir metne felsefi bir metin diyemem ben. Platon bu sebeple Devlet’inden kovmuyor mu şairleri?

Siz kimleri okur ve hangi yazarları takip edersiniz?
Tek bir isim söylemem mümkün değil ama belirli isimler sayacak olursak: Bertrand Russel, Arthur Schopenhauer, Immanuel Kant, Terry Eagleton, Umberto Eco, Emile Durkheim, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Mehmet Kaplan sürekli dönüp baktığım sindirmeye çalıştığım yazarlar.

Meslek hayatınızı öğretmen olarak sürdürüyorsunuz. Yeni neslin edebiyat ile olan ilişkisini nasıl değerlendirirsiniz?
Çok farklı statü ve kültürden gelen çeşitli öğrencilerle çalıştım. Teknolojinin içinde doğduklarından daha çok dijital platformları tercih ediyorlar.
Öğrencilerimle yapmış olduğum yaratıcı yazma çalışmalarında konu olarak daha çok okulsuzluk, adaletsizlik, güvencesizlik, şiddet, göçmen sorunu, hayat pahalılığı, akran baskısı gibi konuların üzerinde durduklarını gördüm. Sanata ve edebiyata bakışlarında aile ve çevre etkisi belirgin, daha iyi ekonomik koşulların olduğu bir Türkiye’de sanatın her alanında etkin olacaklarını düşünüyorum.

Gelecekte ne gibi projeleriniz var?
Temelinde özel sektör öğretmenlerinin sorunlarının olduğu bir oyun yazıyorum ve vakit buldukça üzerine çalışıyorum.