Reklam

Dünyadan uzağa daha uzağa öyküler

Ayşe Güven yazdı

Dünyadan uzağa daha uzağa öyküler
07 Eylül 2022 - 12:29
AYŞE GÜVEN

Sanırım hiç bu dönem olduğu kadar olduğum yerden uzaklaşma arzum yüksek olmamıştı. Sanki çoğunuzun öyle.

Hani geleceğini bildiğiniz kötü bir haber vardır aslında ama siz olanca telaşınızla hayat ekseninde sağa sola o beklenen haber gelmeyecekmiş gibi koşarsınız ya… Sürekli “İçim sıkılıyor, kötü bir şey olacak gibi” diye söylenerek…
İşte tam da bu hisleri yoğun şekilde tekrar hissettiren bir kitap var elimde. Aynur Kulak’ın “Adı Olmayan İkinci Öykü” kitabındaki karakterler de kan ter içinde koşuyor, bazen sobeleniyor ama kaçıyor da gibi…
Hiç yabancılık hissetmiyor insan hatta aile çetrefilleri, çalışmaya hayatı ikiyüzlülükleri, mekanikleşen iç dünyamız, kaybolan sevgilerimiz arasında ölümü görene kadar “yaşamı nitelemeyen” halimizle karşılaşıyoruz kitap boyunca.
Daha önce “Günlerden Bir Gün” adlı romanı yayımlanan Aynur Kulak’ın “Adı Olmayan İkinci Öykü” kitabı İthaki etiketini taşıyor. 80 sayfalık bu çarpışma, adı olan ve “adı olmayan” 9 öyküyle buluşturuyor sizi.
Pek çok şekilde “düşmekten” bahsediyor öykülerinde yazar, Sakarya Karapürçek’te fındık ağaçları arasında düşmek, bir metropolde o harika işinden çıkmış kendinle kapışırken metro merdivenlerinde düşmek/düşeyazmak belki de düşlerinden ayrı yazmak…
Aynur Kulak, öykülerinde inanılmaz “can sıkıyor”, “sinir bozuyor” çünkü dili çok geçişken, sıcak; anlattıklarıysa çok duru görünen ama çok ağır çeken bir tavırda.
Bu zamana ait olması, okuruyla sıcak temas kurması okumayı çok kolaylaştıran, duygusal olaraksa zorlayan bir şey. Mahareti de burada benim için bu öykülerin.
Öyküleri okurken, “Bu sıcak temas yazarın kendisiyle çok mu yakındı?” diye sordum kendi kendime.
Acaba o kadar sağlam tarif ederken durumları çok mu yorumlamıştı yazar yer yer? Okurun o yönlendirmeye ihtiyacı zaten yoktu bence, biraz daha mı uzaklaşmalıydı?
Bu sorular da aklımdan geçmedi değil.
Bunlarla beraber taşrada yavaşlayan zaman, insanın zamanı oldukça daha çok düşünmesi ne kadar tanıdık oysa! Ya da anneleriyle gerçekten yüz yüze gelemeyen çocuklarla, “tek oğul” güzellemeleri arasında sadece çocuk olamamakla, dışarda kaldıkça inancı katmerlenen babalarla, birbirine sırtını yaslamaktan uzaklaşmakla, ters yönlere giden uzaklıklarla, arkadaş olmakla arkadaşlık aramakla, başarı, skor ve hep daha fazlasını isteyenlerle “Adın”larla, adı başka başka olanlarla, nefesini tutarak yaşayan bizlerin kendine bakması gibi bu kitap.
Dahası, emin olduğumuz her şeyin bir bakış karşısında dağılacağını, sanki bulunduğu yerden fırlayacak gibi çizgilerimizden taşmaya hazır olduğunu hatırlatan bir kitap.

Aynur Kulak’la yeni tanışıyorum, gelecek öykülerini de adımlamayı umuyorum.