Timaş Yayınları mart ayına yeni yayınlarla merhaba diyor...

Timaş Yayınları mart ayına geniş bir çerçevede yapacağı üretimlerle merhaba diyor. Birbirinden farklı alanlardaki kitaplar okurlarını bekliyor

Timaş Yayınları mart ayında okurlarının kaşrısında yepyeni yayınlarla çıkmaya hazırlanıyor. İşte o kitaplardan öne çıkanlar... 

Booker Ödülü 2020 Finalisti
Maaza Mengiste – Gölge Kral
Hafızaya kazınan şey kemiklere ve kaslara sızar. Bu anılar her zaman orada kalır, mezara kadar bizi takip eder.
Mussolini ordusunun savaş tehdidi yaklaşırken, kısa süre önce yetim kalan Hirut, Kidane ve karısı Aster’in evinde hizmetçi olarak yeni hayatına uyum sağlamak için mücadele etmektedir. İmparator Haile Selassie’nin ordusunda bir subay olan Kidane, İtalyanlar ülkeyi işgal etmeden önce en güçlü adamlarını harekete geçirmek için acele eder. Hirut’a karşı gösterdiği ilk nezaket, zamanla acımasız bir gaddarlığa dönüşür ve Hirut kendini şiddet dolu, erkek egemen öfkenin dünyasında bulur. Bu arada, aralarında Yahudi fotoğrafçı Ettore’nin de bulunduğu yüz binlerce İtalyan asker, macera arayışıyla Etiyopya’ya hücuma hazırlanmaktadır.
Savaş başlayınca Hirut, Aster ve diğer kadınlar yaralılara bakmaktan ve ölüleri gömmekten fazlasını yapmak isterler. İmparator Haile Selassie sürgüne gittiğinde ve Etiyopya hızla umudunu kaybettiğinde, morali korumak için bir plan sunan Hirut bir köylünün imparator kılığına girmesine yardım eder ve onun önderliğinde kadınları İtalyanlara karşı silaha sarılmaya teşvik eder. Ama İtalyan ordusunun fotoğrafçısı Ettore’yle yolları acımasız şartlarda kesişince bir savaş tutsağı olarak kendi savaşını vermek zorunda kalır.
Mussolini’nin 1935’te Etiyopya’yı işgali sırasında geçen Gölge Kral, bizi II. Dünya Savaşı’nın ilk gerçek çatışmasına götürüyor ve tarihi kayıtların dışında kalan kadın askerlere ışık tutuyor. Hirut’un kalbindeki ateşi, içten öfkesi ve karanlıklardan yükselen sesi; kadın olmanın gerçekliğini bir halkın trajedisiyle buluşturuyor. Maaza Mengiste, büyüleyici anlatımıyla savaşın iki kutbuna da ses verirken yürek burkan, unutulmaz bir roman ortaya koyuyor.

Kitap İçin Ne Dediler?
“Gölge Kral güzel ve yıkıcı bir yapıt; kendini parçalayan bir dünyayı bir arada tutan kadınların hikâyesi. Hayallerinize sızacak ve anılarınızı ele geçirecekler.” ― Marlon James
“Lirik, dikkat çekici... nefes kesici bir yetenek... Okur, tam anlamıyla bir ustanın sağlam ellerinde... Hirut, yıllardır okuduklarım arasında silinmez ve çekici bir kahraman.” ― Namwali Serpell, New York Times Book Review
“Gölge Kral, sömürge fetihlerinin çaresiz kurbanları hakkında bir hikâye değil. Her şeye rağmen, sesinde bir gurur ve yüceltme var ve karakterleri, nihayetinde ulusal kahramanlar formunda vücut buluyor.” ― Sam Sacks, Wall Street Journal
“Risk almaktan korkmayan son derece yetenekli bir yazardan, unutulmaz bir destan... Mengiste’nin unutulmaz karakterler yaratma yeteneği, her şeyi daha da etkili kılıyor... Romanın yıldızı Mengiste’nin muhteşem üslubu, bu da Gölge Kral’ı elden bırakmayı neredeyse imkânsız kılıyor. Yılın en güzel romanlarından biri.” ― Michael Schaub, NPR
“Destansı bakış açısı ve asaletiyle Mengiste, savaşan kadınlarıyla birlikte bu mücadeleyi bir efsaneye dönüştürüyor. Güzel, ürkütücü, zarif ve etkileyici. Gölge Kral bir modern klasik.”― Andrew Sean Greer
“Tarihi lirik bir mite doğru yükselten, parlak bir roman. Üstelik elimden bırakamadım. İki günde bitti.” ― Salman Rushdie
“Gölge Kral, savaş ve tarih hakkında, hem kapsam açısından destansı, hem de ayrıntılarıyla samimi bir roman… Maaza Mengiste, bu hikâyedeki herkesi, direnişçiyi de istilacıyı da, yargılarken kolaya kaçmaya asla fırsat vermeyen bir nüansla yazıyor. Harika bir kitap”
― Laila Lalami

İtalyan Edebiyatının İlk Bilim Kurgu Romanı Türkçede İlk Kez Okuyucuyla Buluşuyor
Dino Buzzati – Büyük Portre Büyük Sır
Delilikle dâhilik arasındaki sınırda, gerçeğin peşimde bir bilim kurgu masalı...
Her zaman ertelenen büyük bir olayın beklentisi, fırtınanın ayak sesleri…
Gerçekler ve hayaller arasındaki sonsuz devinim, aradaki keskin sınırın gün geçtikçe bulanması…
Aşkın bilimle çarpıştığı, insanı hırslarına yenik düşüren saplantılı bir arzu…
Karakterlerin hayatlarını altüst eden yabancılaşmanın getirdiği yaklaşan kıyamet duygusu…
İtalyan edebiyatının bilim kurgu türündeki ilk örneğini olan Büyük Portre Büyük Sır, Buzzati edebiyatının imzası olan bütün temaları bir araya getirirken varoluş psikolojisini teknolojinin etik sorularıyla buluşturuyor. Yazarının tipik, yalın ama aynı zamanda keskin dili, büyük sırrın peşinde gerilimi daima zirvede tutuyor.
İlk basımı 1960 yılında yapılan Büyük Portre Büyük Sır, 1973 yılında geçiyor. İtalya’da yapay zekâyı konu edinen ilk bilimkurgu eser olarak kabul edilen kitap; bilinci, duyguları, düşünceleri olan makineler; yapay zekâ; bilinç transferi; makinelerin bağımsızlıklarını ilan ederek insanoğlunun karşısına çıkması gibi bugün için çok tanıdık konuları 1960 tarihinde ele alması sebebiyle edebiyat tarihinde önemli bir yere sahip.

Kitap İçin Ne Dediler?
“Gelecek nesillerin asla unutmayacağı isimler vardır şüphesiz. Dino Buzzati de bunlardan biri.”
Jorge Luis Borges

“Buzzati bütün kitaplarında gerçekçilik ile inanılmazı, akılcılık ile tuhaflığı, ciddiyet ile delişmenliği, metodik olan ile kuralsızlığı harmanlamayı başarmıştır. […] Buzzati bu dünyayı, her şeyden öte işlevsel, nahif, yalın, kimi zaman dokunaklı, dahası romantik bir dille ‘düşsel’ kılar.”
Claudio Toscani

“Buzzati’nin Büyük Portre Büyük Sır’da ortaya koyduğu, birkaç bilim adamının insan ruhu taşıyan yapay bir varlık yaratma fikri, kimileri için can sıkıcı ve ümit kırıcı olabilir. Diğer taraftan, bazıları bu eseri biraz poetik de bulabilir. Sanatın imkânlarımızı artırarak bize sınırsız olasılıklar ve bağlantılar sunduğunu, bir yandan da kesin ve tanımlayıcı kelimeleri reddettiğini düşünürsek Buzzati’nin ustalıkla kullandığı araçların –yazar bu araçları çeşitlendirmeye çalışıp alçak gönüllülükle yüzünü gizlese de– tek, sınırlı ve her şeyi içine alan bir karakteri olduğu düşünülemez. Buzzati, hiç ara vermeden gizemi her yere zerk ediyor; onu radyodaki cızırtılara, tahtakurtlarının çıkardığı seslere, bir anahtarın sinsi tıkırtılarına yerleştiriyor. Belki de hakikat, bize kendini bozuk bir radyonun cızırtılarıyla anlatıyordur gerçekten. Bu dünya öyle şaşırtıcı olaylarla ve gölgelerle dolu, öyle düz, aynı anda hem aydınlık hem karanlık ki, gizeme duyduğumuz en ufak ilgiyi yok ediyor. Durum böyleyken karanlıklardan bahsetmeyi sevmeyen, karanlıkları hapsetmek için tuzaklar kurmayan yazarları nasıl tercih edebilirim?”
Pietro Citati

“Buzzati’nin, bir zamanlar bilim kurguya, uzaylılara, uçan dairelere, düşünen robotlara, çeviri yapan makinelere ilgi duyduğu kesin olarak biliniyor. Yazarın bu konudaki ilgisinin sıradan araştırmalardan ve geleceğe dair herkesçe bilinen ayrıntıları kullanmaktan ibaret olmadığını ve yaklaşımının, düşünebilen elektronik bir beyin ya da robot gibi gelecekle ilgili basit, idealize edilmiş, meşrulaştırılmış varsayımlarla sınırlı olmadığını belirtmek gerekir. Büyük Portre Büyük Sır’ın bilim kurgu söylemi, bu şekilde tanımlanacak olsa bile derinlerde farklı bir anlama sahiptir. Yazar bu söylemiyle, varoluş psikolojisini temel alarak, makineleri ve duyguları birleştiren böyle karmaşık bir icadın daha önce hiç bahsedilmemiş karanlık yönlerine değinmiştir.”
Renato Bertacchini

Mesafeler Fark Etmeksizin Nasıl Bağ Kurulur Ve Güven İnşa Edilir?
Erica Dhawan – Dijital Beden Dili
Dijital çağın, doğru ve güvenilir çevrimiçi iletişimin kodlarına dair bir kılavuz.
Dünya değişiyor. Dijitalleşme pandeminin de etkisiyle etrafımızı hızla kuşatıyor. Pandemi bitse de artık dünyanın bu yeni dijital iletişime yoğunlaşacağıysa aşikâr. Bu dünyada kendimizi doğru bir şekilde ifade etmek için ne yapmalıyız? Net ve güvenilir bir iletişim kurduğumuzu düşünürken aslında hangi yanlışları yapıyoruz? İletişim uzmanı Erica Dhawan, dijital dünyada vücut dilinin eskisi kadar önemli olduğunu savunuyor. Peki ya bu, gerçeği yansıtıyor mu? 
Dijital Beden Dili cinsiyetler, nesiller ve kültürler arasında geleneksel vücut dilinin yerini alan yeni sinyalleri ve ipuçlarını deşifre etmek için yapılan son araştırmaları ilgi çekici hikâyelerle sentezleyerek okura sunuyor.  Dijital iletişimde nelere dikkat etmemiz gerektiğini konferanslardan, görüntülü toplantılara, günlük e-postalardan, anlık mesajlara ve online görüşmelerine kadar pek çok olası ortam, mecra ve yöntemi mercek altına alıyor; sürekli değişen bu dünyada iletişim kurduğumuz insanlara güven ve netlik sağlamak için türlü iç görü ve çözüm önerilerinde bulunuyor.

Kitap İçin Ne Dediler?
“Bu kitap, çevrimiçi kanallardaki iletişimimizi ve maillerimizi yorumlama biçimimizi yeniden düşünmemiz sağlayan pratik bir kılavuz. Hem ortak bir dijital beden dili geliştirmenin faydasını kavrayacak hem de iletişim kurarken iş birliğine ve güven duygusuna nasıl yer vermemiz gerektiğini öğreneceğiz.” -- Financial Times
"Büyüleyici, yardımcı ve ilgi çekici… Dhawan, dijital beden dilini çözümlüyor; iş yerlerinde çalışanları dijital iletişime teşvik etmek için yaratıcı yollar sunuyor. Tam zamanında yazılmış bir kitap! " --Booklist
“Ofis hayatının yeni normalinde yolunu bulmaya çalışan herkes, bu dijital dünya kılavuzundan saygılı ve üretken iletişime dair bir şeyler öğrenecek.” –Publishers Weekly
“Anlaşılır bir üslupla yazılmış bu kitap, çevrimiçi iletişimde zorluk çeken herkes için faydalı bir kaynak olacak.” ―Library Journal
“Birbirimizi anlamak için sözlü olmayan ipuçları artık hayati önem taşıyor. Çünkü iletişimimizi çevrimiçi kanallarda sürdürüyor, uzaktan eğitim alıyor, evden çalışıyoruz. Dolayısıyla Erica Dhawan'ın kitabına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Dijital Beden Dili sohbetlerde, e-postalarda ve video görüşmelerinde etkili iletişim kurmaya yönelik ipuçları ve stratejiler sunuyor. Bu sayede herkes dijital çağda doğru şekilde paylaşımda bulunup iletişim kurabilecek.” ―Sheryl Sandberg, Facebook COO
“Modern çalışma hayatında başarılı olmak için yeni kurallar dizisini kodlayan ilk kitap. Tüm çalışanların Dijital Beden Dili’ni okuması gerekiyor.” —Marshall Goldsmith
“Yıllarca okunacak bu kitap adeta bir buluş. İnsanlar sizi dijital dünyadaki görünüşünüze göre yargılıyorlar ve Erica Dhawan şüpheden nasıl yararlanacağınızı anlamanıza yardımcı oluyor.” ―Seth Godin, Yazar,
“Yeni sanal dünyanın iletişimimizi ve iyi niyetimizi nasıl baltalayabileceğini henüz kavradık. Elinizdeki kitap bu dünyanın zorluklarını akıllıca ve zarifçe tanımlayıp çözümler sunuyor. Profesyonel ve kişisel hayatınızda çevrimiçi kanallarda sürdürdüğünüz ilişkilerinizdeki sorunları halletmek için mutlaka okumalısınız.” ―David Allen, Uluslararası çok satan Getting Things Done kitabının yazarı
“Bu kitap, dijital çağda iyi iletişim kurmaya yönelik devasa bir adımdır. Gönderdiğimiz ve aldığımız tüm mesajları deşifre etmek, çevrimiçi kanallarda daha etkili iletişim kurmak ve işbirlikçi olmak isteyen herkes için bir kılavuzdur.” ―Rob Nail, Singularity Üniversitesi Kurucu Ortağı

Dijital Çağda Kitap Okumak İçin 10 Neden
Miha Kovač – Okumak Nefes Almaktır
“Okumak bir uğraştır ve bu uğraş biraz şansla zevke dönüşebilir.”
Dijital medya çağında kitap okumak mantıklı mı? Dizi izleyip internette vakit geçirebilecekken neden roman okuyalım? Okumak bize ne kazandırır?
Miha Kovač kitap okumanın yararlarını kanıtlayarak okumak için on neden sunuyor. Okumanın doğasına yeni bir pencere açıyor. Okuma kültüründen okumanın empatiyle ilişkisine, edebî eser okumanın öneminden yabancı dilde okumanın faydalarına kadar pek çok konu üzerine bir gazeteci edasında sorular sorup yanıt arıyor. Dijital çağda okumaya şüpheyle yaklaşanları, okuma alışkanlığı kazanmak isteyenleri, kitapla profesyonel olarak ilgilenenleri hedefleyerek okuma kültürüyle alakalı güncel bir bakış sunuyor.

Okumak Nefes Almaktır, akıcı anlatımı ve renkli çizimleriyle okuma alışkanlığını neden hayatımıza dahil etmemiz gerektiğine dair eğlenceli bir rehber…
“Okumaya şüpheyle yaklaşan herkesi şaşırtacak bir kitap.” - Renata Zamida, Slovenya Cumhuriyeti Halk Kitapları Ajansı Müdürü
“Miha Kovač, neden okumak gerektiğini ve okumanın neden hiçbir şeyle değiştirilemeyeceğini eğlenceli bir şekilde anlatıyor.” - Tadej Golob, Yazar

Uzman Gözüyle Bir Annelik Hikayesi
Einat Nathan – Olmak İstediğim Ebeveyn Büyütmek İstediğim Çocuk
“Ebeveyn olmak bungee-jumping yapmak gibidir. Korkutucu ama eğlencelidir” diyen Einat Nathan’dan, anne baba olmanın tüm zorluklarıyla birlikte esas olana odaklanmaya, çocuk ve ebeveyn arasındaki en temel şeyin “ilişki” olduğuna dair samimi, esprili ve empatik bir bakış.
Yıllara dayanan ebeveyn danışmanlığı tecrübesinin ötesinde, farklı yaşlarda ve biri ‘özel çocuk’ olarak anılan evlatlarıyla yaşadıklarıyla, anne babaların bebeklik, okul çağı, ergenlik dönemleri ve özel gereksinimli çocuklarla ilişkilerine dair bakış açılarını zenginleştirecek bir içerik sunuyor.
Ebeveynlere, özellikle de annelere, dünyayı çocuklarının gözünden görerek ve kalplerinde hissederek güçlü ve bağımsız olmayı nasıl öğreteceklerini gösteren, şefkatle tavsiyelerde bulunan bir çok satan…

Kitap İçin Ne Dediler?
“Sürekli korku salan bir çağda sakin kalmayı, çocukları bir birey olarak tanımayı, kabul ve takdir etmeyi hatırlatan güzel ve rahatlatıcı bir hikaye…” – Hachette Go
“Kısa ve eğlenceli bölümlerden oluşan, ebeveyn olmanın mikro ve makro anlamlarını en güzel şekilde kuşatan bir kitap.” – The New York Times
“Empatik, düşünceli, zeka ve duygu dolu. Pozitif ebeveynlik dünyayı daha iyi bir yere dönüştürecek.” – Gal Gadot
“Ebeveynliğin en zor ve rahatsız edici taraflarına değinmekten çekinmiyor ama bunu yumuşacık ve rahatlatıcı bir tavırla yapıyor.” – Makor Rishon


Lütfi Simavi’nin Hatıratının Eksiksiz Tam Metni!
Lütfi Simavi - Sarayda Gördüklerim

Sultan V. Mehmed Reşad ve Sultan Vahideddin'in Başmâbeyincisi Lütfi Simâvî'nin Gözünden Osmanlı'nın Son Günleri…
Son Osmanlı padişahlarından Sultan V. Mehmed Reşad ve Sultan Vahideddin’in başmabeyincisi Lütfi Simâvî'nin hatıraları, Osmanlı İmparatorluğu’nun son zamanlarıyla; I. Dünya Savaşı başta olmak üzere pek çok badirelerle geçen tarihimizin belki de en çalkantılı bir dönemine ışık tutuyor. Bu kitapla okur, 1909’da Sultan II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi gibi kritik bir hadiseden sonra tahta geçen Sultan V. Mehmed Reşad ve Sultan Vahideddin dönemlerinde Osmanlı sarayının bürokraside ve askerî cihette meydana gelen gelişmelere karşı nasıl tepki verdiğini, günden güne güç kaybeden ve eski ihtişamlı günlerinden uzaklaşan sarayın nasıl bir yapıya dönüştüğünü aynı dönemde sarayda çok kritik bir görevde bulunan Lütfi Simâvî’nin gözünden okuma fırsatı yakalayacak.
Dr. Fatih Akyüz ve Dr. Fatih Tetik tarafından tam ve eksiksiz bir şekilde ilk defa sadeleştirerek bugünkü Türkçeye aktarılan bu hatırat, hem araştırmacılar hem de tarih meraklıları için birinci elden kaynak niteliğindedir.

Osmanlı’nın Avrupa’daki Gözü Kulağı III. Ordu’nun Tarihi İlk Kez Tüm Detaylarıyla!
Hakan Özdemir - Balkanların Şekillenme Sürecinde III. Ordu
Hürriyet ateşini tutuşturan Osmanlı ordusunun tarihi...
1878 yılında imzalanan Berlin Antlaşması'ndan sonra Avrupalı büyük güçlerin müdahale alanına dönüşen Balkanlar ve Makedonya'nın korunması ve Osmanlı Devleti'ne bağlı kalmaya devam etmesi hayati derecede önemliydi. Osmanlı Devleti, bu amaca ulaşabilmek gayesiyle III. Ordu'yu teşkilatlandırmıştır. Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki tüm sınırlarını koruma görevi ve iç unsurların hareketlerini kontrol etme vazîfesi III. Ordu’ya aitti. Bu büyük sorumluluk, III. Ordu’nun mümkün olan en geniş alanda, en büyük teşkilatla, en iyi eğitimli subaylarla ve en fazla asker mevcuduyla konumlanmasını sağlamıştır. “Hasta adam” Osmanlı Devleti’nin Şark Meselesi ve Makedonya Meselesi’nden kaynaklanan siyasî yükleri âdetâ III. Ordu’nun üzerine yüklenmişti. Siyasî sorumluluk, siyasî bilinç gerektiriyor; siyasetin bu kadar içinde olan III. Ordu subayları da “memleketin kurtuluşu” için kendi siyasî reçetelerini uygulamaya hak sahibi olduklarını düşünüyordu. Mevcut jeo-stratejik ve siyasî ortam, III. Ordu teşkilatı ve iç güvenlik faaliyetleriyle III. Ordu’nun Osmanlı tarihine yön veren siyasî müdahalelerini daha da önemli hale getirmiştir.
Dr. Hakan Özdemir, Balkanların yeniden şekillendiği 1878-1912 arası dönemde bölgedeki tüm gelişmelerde aktif bir merkez konumundaki III. Ordu'nu tarihini tüm detaylarıyla ilk defa gözler önüne seriyor.

İbn Arabi Öğretisinde Nübüvvet ve Velayet
Michel Chodkiewicz – Velayet Mührü
Velâyet, ilâhî sıfatları kendine hâl edinme mesleğidir.
Velayet nedir, nerede başlar ve nerede biter? Nübüvvetin neresinde yer alır, velayet nübüvvetten üstün müdür? Velayet meselesi üzerine kafa yoranlar, bu gibi sorularla çokça karşılaşmıştır. Bu kitap, velayet kavramının muhtelif açıklamalarını vermekle birlikte, en genel ifadesiyle üçler, yediler ve kırklar şeklinde formüle edilen abdalların, aktabların, evtadların metafizik dünyalarına giriyor. Velayetin en basitinden en karmaşığına kadar çeşitleriyle beraber özellikle velayet hiyerarşisi içerisinde yer alan evliyaların sıfatlarını, makamlarını, konumlarını ve özelliklerini anlatıyor bu kitap. Daha da önemlisi, "Şeyhü'l-Ekber" unvanına mazhar olmuş İbn Arabî'nin kendi eserlerinde çok ilginç bir surette bahsettiği manevi hallerini ve makamlarını uzun uzun tasvir ediyor.  Mana aleminde tanıştığı kendinden önce gelmiş meşhur veliler ve kendisinden sonra gelecekler... Semanın katlarında peygamberlerle olan karşılaşmalarının anlatıldığı yerler ise son derece şaşırtıcı ve heyecan verici. İbn Arabî’nin “mükaşefe” denilen ve manevi âlemlerde seyeran ettiği sırlı yolculukları bu satırlarda gösteriliyor.
Bir nebiye vâris olma ve onun vasıflarını taşıma ne demektir? Tamamen ya da kısmen bir veli bir nebinin nasıl timsali olabilir? Kur’an ile İnsan-ı Kâmil nasıl ikiz kardeştir? 
Veliler “boyunsuz yüze” sahiptirler, nereye dönerlerse dönsünler Allah’ın veçhini müşahede ederler. Altı cihetten ve yönden âzâde olmuştur. Beş duyu hassaları da birbirlerinin görevlerini ifa edebilir, kokuları görebilir; görülenleri koklayabilir.
Bir Resul, sırasıyla nebi, veli ve mümindir. Ama her mümin veli; her veli nebi; her nebi de resul değildir. İbn Arabî’ye göre, Hz. Peygamber’den sonra Allah üç resulü bu dünyada muhafaza etmiş ve farklı bir hayat mertebesinde onları canlı kılmıştır. Hz. İdris, Hz. İlyas ve Hz. İsa. Chodkiewicz'in "Velayet Mührü" işte bu şekilde metafizik alemin akıl ve idrak üstü keyfiyetini okuyucuya anlatıyor, duyuruyor veya en azından hissettiriyor.

Yasin Pişgin’in Kaleminden Yusuf Suresi Tefsiri
Mısır’a Sultan Kuyudan Gelir
"Biz sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz…"
Yasin Pişgin kitaplığı, Mısır’a Sultanı Kuyudan Gelir/Yusuf suresi tefsiri ile zenginleşiyor.
Yazar Kur’an’ın kalbi olan, her vesileyle okunan, manası çokça merak edilen Kur’an’ın Kalbine Yolculuk/Yasin suresi tefsiri ile okurların nabzını tutmuştu.
Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Doç. Dr. Yasin Pişgin’in "Yusuf Suresi Tefsir Dersleri” üzerine yaptığı yoğun çalışmalar sonucu ortaya çıkan Mısır’a Sultanı Kuyudan Gelir, “Yusuf kıssası bizim hayatımıza dair bize ne söyler?” sorusunun ardına düşüyor. Yazar cevabı Yusuf suresi ekseninde Kur’an’ın tamamı üzerinde yaptığı çalışmalarla arıyor, bulduğu ikna edici cevapları okurlarıyla derinlikli bir tefekkür penceresinden paylaşıyor.
Mısır’a Sultanı Kuyudan Gelir, okurlarına Kur’an ile kendilerine gönderilen mesajı anlama noktasında ufuk veren, öz ve çok özel bir çalışma.

Fatma Bayram – Elmalılı Hamdi Yazır İle Kur’an Sohbetleri
Hayatta yol almak istiyorsan yükünü azaltacaksın.
Fatma Bayram namı diğer @birvaize’yi özellikle yaptığı Kur’an çalışmalarından, Elmalılı Tefsiri derslerinden, İhya okumalarından, Siyer çalışmalarından, zaman yönetimi seminerlerinden, okuma sevdasından, disiplinli yaşama biçiminden, bir yönüyle kitaplarla örülü dünyasından, bir yönüyle konuşmayı ve anlatmayı sevmesinden, bildiği ve şahit olduğu hakikatleri aktarma heyecanından, sıradan görünen olaylara sıra dışı bakışından, kitaplarından, yaptığı sosyal medya paylaşımlarından tanıyoruz… 
Elmalılı Hamdi Yazır ile Kur’an Sohbetleri, hanımların “Fatma Hoca”sının Elmalılı Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kur’an Dili tefsirinden seçtiği bölümleri, orijinal metnini esas alarak yaptığı tefsir derslerinden oluşuyor. Tabii ki Fatma Bayram üslubuyla…
 

timaş yayınları yeni yayın merhaba