Okuru farklı dünyalarda gezintiye davet eden öyküler: Zaman İçinde Bir Yerde

Işın Güner Tuzcular’ın kaleminden çıkan öyküler Zaman İçinde Bir Yerde ismiyle kitaplaştırıldı. Kitap Perseus Yayınları’ndan çıkarken Tuzcular’ın katmanlı öyküleri okuru birbirinden farklı zeminlerde yolculuğa çıkartıyor. Işın Güner Tuzcular kitabını şöyle anlatıyor:

Yaşadığımız bu dünya, şu an - ister kapitalizm deyin, ister modern dünya- hızlı değişen bir yer.  Sürekli değişen gündemler şimdiki zamanı geçmişten ve gelecekten koparıp zihnimizdeki kültürel, toplumsal, hafızanın süreç algısını parçalayarak gerçeği yaşanan ana indirgiyor. Ben bu indirgemeye bellek, kent bellek öyküleri yazarak direnmeye çabalıyorum, zaman anaforları yaratarak geçmiş, gelecek ve şimdiyi aynı hikâyede buluşturmayı amaçlıyorum.  

Geçmişe biraz ağırlık veriyor olabilirim, tavan aralarında dolanan, bit pazarlarında gezen bir ruhum var.  Eski ahşap evler, sahaflar örneğin hikayelerimin önemli ögeleri. Yaşanmışlıklar, farklı kültürler, tarihi yapılar, kentin sokakların eski ve yeni halleri hep ilgimi çeker.  Zaman, zamanda mekân, mekânda ve zamanda imgeler ve bunların çağrışımları benim yazım dünyamda çok önemli.

Kafe öykülerinde örneğin kafe mekanıyla toplumsal değişimleri, yeni ve eski arasındaki farkları, değişen kenti, insanları yazmayı amaçladım. Kafe bazen iyi eğitimli gençlerin iş bulamayıp, çalıştığı bir mekân yani ofisleri konumunda oluyor örneğin süt köpüğü öyküsü. Bazen Türk Kahvesi nasıl içilmeli öykümdeki gibi kuşaklar arasındaki fark, eski ve yeni, İstanbul’un hayatın farklılaşan yönü, kahve kültürünün farklılaşmasının geleneklerle, geçmişle bağı koparması noktalarını anlatmak için kullanıyorum. Metrobüs öykümde de arka planda atanamayan öğretmenler kafede çalışıyor.

Öykülerin çoğu kısa ama katmanlı, metinler arası göndermeler olan, yer yer post modern bir üslubun olduğu metinler.  Kelimeler arası ahenge de çok dikkat ederim.  Yazının bir melodisi olmalı… Sözcük, sözcük örmeye çalışırım öykülerimi. 

Resim, müzik, kitap, film bir katman olarak yazılarımda kullandığım ögelerdir, kültürel, tarihsel ve sosyolojik ip uçları vererek kent bellek yazılarını zenginleştirir bu içerik örneğin Tanpınar yazıları gibi ben bu amaç için de kullanırım müziği, filmi vs. ama ayrıca bir ritim ve anlatı aygıtı olarak metne dahil etmeye çalışırım.   Bu kitapta birkaç öykümde bunu gözlemleyeceksiniz. Örneğin onlar erdi muradına, bu kitaba koymadığım büyük düşler var orada hem ritim hem sosyolojik mesaj olarak kullandım, mor ve ötesinin şarkısını.  
Wittgenstein dilimin sınırı dünyamın sınırıdır demiştir ben de bu sınırları arıyorum sanırım. Ayrıca sesin ve ritmin bozucu etkisi sayesinde despot gramer ve sentaksı bozmak ve yeni bir lengüistik düzen yaratmak mümkün olabilir, eril dil dişil dil var üzerinde çalıştığım konular. , Lacan  “İnsan… dilin içine doğmakla kalmaz, dil yoluyla doğar” demiş, etkileyici, düşündürücü bir tanımlama.

“Yazı, kendini söyler; söylemediğini yok eder. Bir de, ara bir yol olarak, yok ettiklerinin bir bölüğünü sezdirebilir. Sezdirdikleri “var” değildir ama “yok” da değildir “ der Bilge Karasu,  öyküde boşluk yaratıp, okuyucuyu düşündürmeye çalışıyorum ben de. 

Modern insanın kaosunu anlatan öyküler: Kara Gergedan

edebiyat öykü kitap yeniçıkanlar