Reklam

Vasıfsız Lamba

Nilay Öner     Yıllar evvel Anadolu’da  beni orta halli insanların yaşadığı bir sitenin çıkmaz sokağında Arnavut kaldırımına diktiler

Vasıfsız Lamba
04 Ekim 2020 - 09:50

Nilay Öner

    Yıllar evvel Anadolu’da  beni orta halli insanların yaşadığı bir sitenin çıkmaz sokağında Arnavut kaldırımına diktiler. Bir kaç arkadaşımı da sitenin öteki girişlerine yerleştirdiler.Her bina üç katlı olarak dizayn edildiği için boyum en üst katını bile görmeye yetiyordu.Buna mutlu oluyordum,çünkü boynumu sağa sola çevirebileceğim şekilde yapılmış bir mekanizmaya sahip değildim ve boyumun yettiğince dairelerin içindeki yaşamı görmeyi seviyordum.

   Geldiğim gün tam karşımdaki binanın ikinci katında bir kadın gördüm.Balkona çıkmış, üzerinde kendine benzeyen siyah saçlı,kıpkırmızı rujlu bir kadın resmi olan mutfak önlüğüyle çamaşır seriyordu. hiç öyle ev hanımlığı yapacak tip de yoktu.Koskoca evde balkondaki masayı kendi alanı haline getirmişti. Sonra masaya oturup sigara yakıyordu ve ben hayatımda böyle davetkar sigara içen başka bir kadın görmediğime yemin edebilirim.Deli gibi temizlik yapan bir tipti,neredeyse aşağı inip benim tozumu bile alacağını düşüneceğim kadar dertli görünüyordu. Gecenin geç saatlerine kadar o balkonda oturuyor,sigarasını yakıyor ve elinde telefon sürekli bir şeyler kurcalıyordu.

  Yine böyle bir gece elindeki telefon ile fotoğrafımı çektiğini fark ettim.Daha ne olduğunu anlamamıştım ki kafasını tekrar telefonuna gömdü.Ondan sonraki gecelerde de fotoğrafımı çekmeye  devam etti.Her gece bir fotoğrafımı çekiyor ve bir müzik açıp balkonda sabahlıyordu.Bir sabah alt katındaki hanımefendiyle yan binanın ikinci katında oturan hanım okul servisini yanı başımda beklerken konuştuklarını duydum.Meğer bizimki her akşam benim fotoğrafımı çekip,her seferinde de başka başka isimler vererek  sosyal medya denen bir yerde paylaşıyormuş ,bunu gelenek haline getirmiş. İnsanlar,bana taktığı abuk subuk isimleri nereden aklına getirebildiğini ve benimle ne derdi olduğunu soruyorlarmış.Hepsi iyi hoş da verdiği bir isme çok gücendim be!Vasıfsız diye yazmış.Ne demek vasıfsız? Ben olmasam gözünüzün önünü mü görürsünüz? Daha geçen hafta bir gece sitedeki aşık gençler birbirlerinin gözlerine bakabilmek için gelip yanımda durdular.Hatta çocuk ışığımın parlaklığından olacak, kız başka güzel göründü gözüne de şapadanak öpüverdi.Ben de o sırada kızcağız babasına yakalanmasın diye kararttım bütün sokağı da doya doya öpüşüverdi gençler.Evinize süsleyip tavanlarına astığınız türlerimi baş tacı edip,senin gibi temizlik hastası kadınlar üzerinde toz zerresi bırakmıyorsunuz.Ya başucuna koyup saatlerce kitap okuduğun o süslü şey,o çok vasıflı mı yani? Hem vasıfsız olsam ne diye her akşam gelir içini dökersin bana?Oturup masa başına bir kadeh şarabını içerken nasıl da efkarını dağıtıyorsun benimle Hele sigaranın dumanı  yok mu dumanı,yüzüme yüzüme üflerken neler anlattığını unuttun mu?Memleketini ne kadar özlediğini,uğruna tası tarağı toplayıp,tüm hayatını bırakıp  ardından geldiğin kocanın aslında tırnağını bile kıbırdatmana değmeyecek bir adam olduğunu,çocuklarını bu içi boş şehirde büyütmek istemediğini,arkadaşlarınla ettiğin muhabbetlerin tadını telefon görüşmelerinin vermediğini,öğretmenliğin zorluklarını,sistemle nasıl mücadele ettiğini,o köy çocuklarının güzelliğini her gece anlatmadın mı bana? Hem sen değil miydin “senden başka kimsem yok bu şehirde” diyen? Bir gece öyle üzüldüm ki haline,içimin bütün devreleri yandı. Hani mümkün olsa oturup seninle ağlayacaktı.Kocan olacak o fasülye sırığıyla tartışmıştınız yine.Sen de yataktan kalkıp balkona,yanıma gelmiştin. Saatlerce oturduktan sonra yatakta olmadığını fark etmediği için,etmişse bile gelip seni buz gibi balkondan içeri almadığı için hüngür hüngür ağlamıştın.“Şimdi sen içerdeki o adamdan daha çok yakınsın benim için“demiştin.Sonra da oturup onun için nelerden vazgeçtiğini,bir zamanlar nasıl aşkından delirdiğini,şimdilerde o aşktan bir kırıntı bile kalmamasının anlamsızlığını anlatmıştın. Bana nasıl vasıfsız dersin?Oysa sen bana içini dökerken, bak bana yerimde çakılı vaziyette duruyor,insanların hiç fark etmediği halde bensiz yapamadıklarını görüyorum.Beni arkalarına alıp güzel fotoğraflar çekiliyorlar. Senin gibi karanlığı sevenlerin de böyle dert ortağı olabiliyorum,kendinden ümidi kesme,demek istemiştim de diyemeyince devrelerimi harekete geçirip iki kere göz kırpmıştım sana. Sen bana vasıfsız demişsin ama ben senin sokağında, evinde özenle baktığın avizelerin aksine “dert ortağı bir sokak lambası”olmayı seviyordum.