Yüz kızartmayan suçlar
Ömer Aykut
Ömer Abi müşterilere sigara koktuğum için beni kovdu. Ben de onun kulağına tükürdüm. Önceleri sadece yere dökülen saçları temizlediğim için sorun olmuyordu ama bir kaç haftadır tıraştan sonra kafa yıkama işini de ben yapıyordum. Kafasını yıkadığım bir emekli subay sigara koktuğum için beni Ömer Abi’ye şikayet etmiş. Keşke ben de askerdeyken koğuşumuz taşak koktuğu için sorumlularını kovdurtabilseydim. Emekli subay bir kaç gün sonra Pamir Kasap’ta Altan’la laflarken içeriye girip Güven Abi’yle selamlaştı. Kuzu ciğeri istedi. Sonra beni görüp pasladı. Geçiştirdim. Biraz mahcup söze başladı. Halimi hatırımı sordu. Bu postal takımının ne mal olduğunu bildiğimden kinini kusmasını bekledim. Nitekim kustu. Askerde kaç haytayı adam ettiğinden bu topraklar için neler yaptığından bahsetti. Güven Abi eti kese kağıdına sarıp poşetlerken, o işaret parmağını bize dikip sallıyordu. Bizi vatana millete hayırlı birer evlat olmamız, aylak aylak dolaşmamamız konusunda uyardı. Elimiz ekmek tutsunmuş. Güven Abi poşeti uzattı. “Bereket versin paşam, afiyet olsun.” dedi. Emekli subay Güven Abi’ye hayırlı işler dilerken bana döndü. “Dediklerimi düşün delikanlı.” dedi. O çıktıktan sonra sessiz sessiz birbirimize baktık Altan’la. Güven Abi bana dönüp “Adam haklı aslanım. Bak Altan dikiş tutturdu. Öğretiyorum ona kasaplığı. Sen bir gün oradasın bir gün burada. Olmaz. Bak annen bir şeyler bekliyor artık senden. Helak oldu kadın seni okutacak diye ama… Sen kafası çalışmayan bir adam değilsin ki… Kafan çalışıyor. Yüzünü güldür artık annenin.” dedi. Dükkanın önüne çıkıp sigara yaktım. Emekli subayın, sokağın karşısındaki eczaneden çıkışını izledim. İşi olsa da olmasa da uğrar her gün oraya. Dolarex’in yan etkilerinden bahseder, merhem sorar, başka bir ilacın sprey sıkılanı çıkmış o gelmiş mi diye sorar, yeni tıp yasasını sorar.
Her gün soracak bir şey bulur. Çünkü Filiz Hanım onun sorularını cevaplarken dirseklerini tezgaha yaslayarak eğilir, önünü iliklemediği eczacı önlüğünün içine giydiği siyah bluzu göğüs çatalını saklayamaz olur. Emekli subay da ara sıra attığı kaçamak bakışlarla Filiz Hanım’ın göğüslerine attırdığını hayal eder. Evet bunu yaptığına eminim. Liseyi bitirdikten sonra bir kaç hafta Filiz Hanım’ın yanında çalışmıştım ve bu adam o zamanlar da müptelasıydı Filiz Hanım’ın. Okuldan çocuklar birkaç yatıştırıcı ilaç çalmam için tutturunca bıraktım işi. Filiz Hanım üniversite okumuş iyi huylu bir kadındı ve ona puştluk yapmayı istemedim. Çocuklara da kovulduğumu söyledim. Kuşluk vakti annem uyandırdı. Ocağa bir demlik çay ekmiş. Bir kaç dilim ekmek yedim. Fuat’ın kamyonetiyle yola çıktık. Gebze’den yüklediğimiz mobilyaları Florya’daki bir eve yerleştirmeye gidiyoruz…
Apartmanın girişinde anne ve küçük kızı karşıladı bizi. Fuat kamyonetin arkasındaki kepengi açarken ben anne ve kızın suratına bakıp babanın tipini tahmin etmeye çalışıyordum. “Bir seksen boylarında, çukur çeneli, geniş alınlı, kahverengi gözlü iri yapılı bir adam; saçları dökülmüş ve top sakal bırakmış olması muhtemel. Göbek yaptığı için artık misyoner pozisyonda sevişemiyor olabilirler. Anne hâlâ minyon, küçük çeneli, küçük burunlu. Bir tek göz çevresini ,burnunu ve saç rengini verebilmiş kızına.” Asansör servis dışı. Yönetici bir emekli subay ve asansörde eşya taşınsın istemiyor, apartman sakinleri de onunla tartışmak istemiyor. Ben altı kat yukarı yemek ünitesi çıkarmak istemiyorum. Fuat da istemiyor ama pek sesi de çıkmıyor. Durum muallak. Eşyalar kamyonette bekliyor. Yukarı çıktık. Anne minik kızının eline bir tepsi tutuşturup pet bardakta kola ikram ettirdi bize. Es kaza aklımıza memelerini getirmeyelim, dişiliği bizi çekmesin de ona saldırıp tecavüz etmeyelim diye küçük kızı yanından ayırmadı bir an olsun. Onu anne kimliği ile tanıyalım diye. Evin babası arandı.
-Hayatım şimdi nakliyat firmasından geldiler de… Biz altı kat merdivenden çıkaramayız diyorlar.
Baba bizi telefona istedi. Fuat aldı telefonu. Altı kat eşya taşımak sağlıklı değil bunu Fuat da biliyordu baba da. Uzun bir telefon görüşmesi… Sonuç: Eşyaları taşıdık. İki katı ücret karşılığında. Sona doğru birer bardak daha kola geldi. Baba eve döndü. Teşekkür edip iki yüz lira verdi Fuat’a. Bir paket de Marlborro almış onu verdi. Dönüş yolunda sırtımız terli, kamyonetin camları açık; savrulduk biraz. Birer sigarayla beraber giderayak annenin elime tutuşturduğu iki buçukluk kola şişesini döndük Fuat’la.