Reklam

Katil Gazozu

Merve Özçakır          Dedemin arkadaşı Kemal gelecekmiş

Katil Gazozu
30 Eylül 2020 - 12:48

Merve Özçakır

         Dedemin arkadaşı Kemal gelecekmiş. Artık Bodrum’da yaşayacakmış, kasetçi açacak dediler. Ben hiç duymadım bu adamı. Bir tek babam “Kaç yıl oldu çıkalı?” demişti. Geçen kış salmışlar Kemal’i. Öldüm bittim meraktan ama soramadım. Ayıp geldi. Bir de arkadaşlarım uyandı uyanacak, birazdan çağırırlar aklım oraya gitti. Yusuf’un sesi duyuldu ilk. “Anne ben çıktım.” deyip öyle bir fırladım ki söylediğimin yarısını duymamıştır. Daracık patikada önlü arkalı koşuyoruz Yusuf'la. Biri görse ya köpek kovalıyor ya da bir şey çaldık sanır. Öyle hırslıyız. Koşarken sağlı sollu çalıları el uzatıyoruz, parmaklarımıza batıyor yumuşak, sert, sivri otlar ve dallar. Daha bir hafta önce İstanbul’un keşmekeşinde okula gidip gelmekten başka işi olmayan ben, şimdi tek derdim bir an önce bakkala varmak, güneş biraz gittiği zaman da denize dalmak. Birer gazoz alıp parasını vermek için sırada beklerken zayıf mı zayıf bir kadın sesi; “Kemal bey kasetçi açacakmış Turgutreis’te duydun mu? Allah kazanç versin de... ne bileyim. Benim ayağım gitmez dükkanına, öyle böyle cana kıymadı mı nihayetinde?” diye yara kaşıyor. Bakkal yanıt vermedi. Kemal’i gıyabında dahi kırmayacak politik bir gülüş yaptı. Yusuf safı duymazdan mı geldi yoksa gerçekten duyduğunu mu anlamadı bilemedim. Göz göze gelip kaş göz edeyim istedim ama oralı olmadı. Varsa yoksa gazozu. O gün tesadüf gibi her yandan katil Kemal havadisleri aldık. Akşama dek adamın soyunu sopunu öğrenmiştik. Biraz casusluk da ettik ama herkes ağız birliği yapmış gibi bir tek o meseleyi öğrenemedik.

    Akşam yemeğinden sonra plan yoktu ama Yusuf kapıda belirdi. Annem Yusuf’u buyur etmek istedi ama o beni alıp arsaya götürecekmiş. Yine deli dana gibi koşuyoruz. Bu kez otlara dokunmadan. Bir yandan Yusuf “Sana çok önemli birşey diyeceğim.” demeye çalışıyor ama soluğu harfleri yutuyor, ne dediği belli değil. Nihayet ıssıza vardık.

   “Katil Kemal bu akşam gelmiş. Bekçinin bekar evinde kalacakmış ev tutana kadar. Dahası var. Bu on beş sene evvel katil olmuş. Arkadaşlarından biri Kemal’in kırk halısını alıp parasını vermeden Didim’e kaçmış. Tesadüf bu ya Kemal mal vermeye Didim’e gittiğinde bir sabah yolda karşılaşıyorlar. Evvela konuşacakken adam dayılanınca Kemal atlamış üstüne. Kimisi isteyerek öldürdü diyor ama Kemal hakime korkutacaktım yalnızca demiş. Bıçak adamın boynuna girivermiş. Pisi pisi gitmiş öyle dedi babam. ”

Taş kesilmiştim ama yine de “Pisi pisine o.” diye düzelttim. Dönüşte koşmadık.

      Eve dönüp karpuzumu bitirdim. Gözümü kırpmayı dahi unutmuş olacağım ki gözlerim kurumuş. Hemen yattım ama uyumak ne mümkün? Kaza maza, adam basbayağı katil. Belli ki böyle şeyleri dillendirmek pek ayıp. Arkadaşı ölürken göz göze geldiler mi ki? “Ha ha ha bunu hakettin soysuz kahpe.” deyip gülmüş müdür ardından? İlk cinayeti miydi? Rüyalarına girmiş midir? O günkü giysileri hala giyiyor mudur? Annesi babası ona kızmış mıdır? Ya benim de onu dolandıracağımı düşünürse? Rüyamda sabaha kadar bin bir farklı Kemal ile kah halı sattım kah denize girdim, gazoz içtim. Hiçbirine de çaktırmamaya çalıştım bildiklerimi. Hem korktum hem de ayıp.

  Katil Kemal ile köşe kapmaca oynayamayacağımı kahvaltıda öğrendim. Dedem kahvesini pişirmeden evvel “Ben bir Kemal’e gideyim, uyanmıştır. Ayıp olacak dün gidemedik.” dedi. Anladım ki bu eve bir katilin girmesi an meselesiydi. Nasıl uyumuştu acaba? Mışıl mışıl mı? Anneme açsam konuyu hiç olmaz, ayıp belli ki. Onun da hali normal. Belki de gerçekten kader mahkumudur. Hem gerçek bir katil olsa herkes onunla ahbaplık eder miydi? Bıçağın cebinde ne işi vardı?

    Dün paraları bitirdik. Bugün yapacak tek bedava şey denize gitmekti. Yusuf’u alıp yokuş aşağı denize koşmaya başladım. Terliklerimiz koptu kopacak. Çişimi de tutuyorum gülmeden de duramıyorum. Yusuf’u bir ara epey geçtim, döndüm baktım bana el sallıyor. “Deden! Sana sesleniyor gelecekmişsin!” Oflaya poflaya dönüyorum geri. Çay bahçesinin avlusunda tavla oynuyor. Gitmemiş demek katile.

    “Gel Emir, gel hele. Bak bu Kemal amcan, Kemal bu da benim ilk torun.” Soluklanmaya her zamankinden çok ihtiyacım varken nefesim kesilmişi.

     Her Kemal katil olacak diye bir kural yok ya, değildir belki diyorum. Yürümeyi orada kesmişim farkında değilim. “Merhaba Emir, gel bir bakayım sana.” İşte bir katilin bana ilk sözcükleri. Hayatımda gördüğüm ilk kanlı canlı katil. Annemin dizilerindeki gibi aynı. Dizlerimin titremesinden bacaklarımın oynadığını hissedebiliyorum. Kaçarım yok, ağır ağır yürüyorum ipe yürür gibi. Kaç saniye sonra orada olurum? Kaçsam kaçamam. Çok ayıp olur. Ya belinden bir bıçak çıkarıverse? Ölümün soğuk nefesi ensemde, artık katilin dizinin dibindeyim. “Maşallah ne delikanlı ya bu” deyip başımı sevmeye başlıyor. Bu el arkadaşını bıçakladığı eli midir? Yüzde elli ihtimal. Değilse de boğazını sıktığı elidir. Nihayetinde ikisi de kelepçeye değmiştir. Dokunduğu yer, kafamdan enseme buz gibi uyuşuyor. Katil beni seviyor, ben yaşamayı. Allah’ım ya dizlerimin halini görürse? Çok ayıp olur. Konuşmamak da öyle. Neyse ki çekiniyorum sanıyor. Dedem katile teşekkür etmem için kaş göz ediyor. Mecbur ediyorum ama ilk kelime çıktı mı ağzımdan belli değil. Sesim çalınmış gibi. Cinayet kırmızısı sanki içtiği çayın rengi. Gözlerinin içine bakmayı pek istiyorum ama ya anlarsa? Ya ben anlarsam neler düşündüğünü? Tavlaya bakıyorum dedemin taşları epey azalmış, ya kızarsa dedeme yendi diye? Yusuf’u çoktan unuttum, arkamı dönüp bir baksam kendime hakim olamaz kaçarım diye korkuyorum.

   Katil bize gazoz ısmarlıyor. Sürekli gülümsüyor ağzı. Bir yudum alsam altıma edeceğim ama yine de içiyorum. Çok ayıp olur içmezsem. Anlar. “Denize mi? Biz de geliriz yüzmeye birazdan, değil mi Yakup?” Bir katille aynı denizde bulunma fikri bile beni şimdiden boğdu. Yüzmeyi çoktan unuttum. Acaba katil de denize işer mi? Usulca kafa sallarken bir an gözlerini yakalıyorum. Açık kahverengi gözleri var, beyazı da nasıl parlak. Kaşları hafif kırlaşmış. Basbayağı gülümsüyor, dişleri de nasıl beyaz, ben bir katilin ağzıyım demiyor. Bir an kendime kızıyorum sonra geçiyor.      

    Dedemin pulu masaya vurmasıyla ruhum başımdan çıktı sandım. Kahkahası katilin dikkatini dağıtıyor o sırada kaçacak cesareti buluyorum. “Dede biz gidelim” deyip taşa dönmüş Yusuf heykelini yerinden söküp götürüyorum. Çişim gözyaşı olup akacak birazdan belli. Koşmuyoruz ama çok hızlı yürüyoruz. Koltuk altlarım epey terlemiş, rüzgar serinletince anlıyorum. İkimizin de belden aşağısı çözülmüş yalnızca. Denize giriyorum gazozumla. Mesanemin kumun sıcağına karşı gelecek hali yok ya.  Daha su dize varmadan başlıyorum işemeye, umrumda değil artık. O kadar çok işiyorum ki deniz yükseliyor sanki. Bütün siteyi yutacak. Eğer biraz daha durmazsa annem beni aramaya çıkacak. Belden yukarım da çözülüyor şimdi, aşağısı ise çoktan uçmuş. Sarhoş olmuş gibiyim.

    Sağ kalmanın şerefine içiyor, gün batıncaya dek işiyorum.