Reklam

Üç

Üç
21 Aralık 2021 - 11:39
Figen Yarar
Gül kurusu kadife koltuğunda şöyle bir diklendi. Elindeki kitabı kapadı. Ortası bantlı kırık gözlüğünü çıkardı. Yer yer boyası kalkmış, yeşili solmuş duvarlara baktı. Ne çok ölmüştü ölülerle bu evde. Yerde bilmem kaç geceden düşmüş, yazıp yazıp attığı kağıt kopukları sitemkâr bakıyorlardı. O kopuklar yerde olsalar da panzehiriydi biliyordu. Kitapta okuduğu son cümleyi düşündü.

                “Bazılarını sevgi harekete geçirir (seçtiklerimiz). Bazılarını da korku harekete geçirir (seçmemekle seçtiklerimiz). Sevdikleri mecbur, seçtikleri mecbur, seçmedikleri mecbur.   Korku kendiliğinden yerleşmişti yavaş yavaş. Mecburiyetten değil doğal olarak. Seçme şansın olamadan dayatılan sevgi faşistti. Sanırım seçmemekle seçtiği korkuydu. Bu tür cümleler de yoruyordu insanı saçmalık.
                Gözü, artık bakamadığı yeşil çerçeveli şimşek kırığı aynaya takıldı. Ölümü görmekten korkuyordu. Hemen solundaki yaprak koparmalı maarif takvimi ayın üçünü gösteriyordu. Her zaman merak ettiği günün isimlerine bakmadı bu kez. Koltuktan kalkarken toz şekerine basılmış gibi gıcırdadı dizleri. Sol yanındaki tüplü televizyon kablosunun üzerinden 3 kez atlayarak girişe gitti. Soluk siyah mantosunu eline aldı, ona acıyarak bakan ayakkabılarını giydi. Etajerin üzerindeki anahtarı aldı, midesinde bir bulantıyla 3 kez kilitlenmiş kapıyı açtı . Dışarıya adımını atar atmaz derin bir nefes almak istedi ama havadaki yanık is kokusu buna izin vermedi. Cebindeki kolonyayı eline   döktü ağır da olsa gül kokusu is kokusundan iyiydi.
                “ Allah'ın hakkı üçtür” Hayatını uzun zamandır bu cümle yönetiyordu. Aslında bir eğlence gibi başlamıştı. Ama giderek artan bu durum, bunu yapmazsa öleceğini düşünmeye kadar varmış, ayyuka çıkmıştı. Soldan sokağa döndü kahveye uğramasa olmazdı. Kahvedeki sarı saçlı çakır gözlü çırak;
-Abi Hoş geldin yine üç tane mi? Diye sordu sırıtarak.
-Sana ne lan! sen bi çay ver dedi.
                Salaş kahve klasiği demli çayını keyifle içti. Arkada dart tahtası vardı. Önünde durdu, 3 tane oku aldı, birinci karavana, ikinci karavana, üçüncü gitti 12 ye çakıldı. Çıkarken çakır gözlü çırak onun yerinede gülümsüyordu.
                Her ayın 3 ünde şehir kütüphanesine gitmek kaderiydi artık. Ortamın sessizliği hem huzur veriyor hem de ürkütüyordu. Boğazına gelen öksürüğü içine devirdi, yutkundu ve 3. rafın önüne geldi. Üçüncü kitabı aldı araladı, 3 sayfa okudu, tam yerine tıkıştıracakken vazgeçti. Bu sefer kitap benimle gelmeli diye düşündü. Etrafına baktı kimse yoktu. Hızla mantosunun içine sokuverdi. Kendinden emin bir gülümsemeyle dışarı çıktı. Biraz yürüdükten sonra kitabı çıkardı eprimiş kapağını uzun uzun okşadı.
                 Islık çalarak evin kapısına geldi. Anahtarı kilide soktu, bir kez çevirdi ve kapı açıldı. Elindeki kitabın kapağını tekrar okşadı ve ismini yüksek sesle okudu “Yazarak İyileşenler”